Bugün yalan becerisini önemli bir meziyetmiş gibi ikna aracı olarak kullanıp, kendilerini haklıymış gibi gösteren siyasilerin “Erdoğan” ismini kullanmasından hicap duyar hale geldik.
Oysa yaşananlara baktıkça felaketin ardından yaraların sarılmaya çalışıldığı şu günlerde bile siyaset “sahtelikler” dünyasına doğru koşar adımlarla ilerliyor. Belki,Ülkenin birliğine zeval gelmesin düşüncesiyle bugüne kadar yapılan hainliklere eyvallah denildi.
Yenildi yutuldu…Görmezden gelindi…Bundan sonra ne olur bilmem
Ancak milletin önüne “Umut” olarak çıkarılan zevatın sahteliğine 14 Mayıs’da kimsenin öyle kolay kolay “eyvallah” demesini beklemek abesle iştigal olur.
Millet ittifakının ikinci büyük ortağı Meral Akşener’in 6’lı masadan ayrılması,diğer bir deyişle masadan çekilmesi bazılarına göre masayı devirmesi herkes tarafından farklı yorumlandı.
Deprem felaketi nerede ise unutuldu,6’lı masadaki gelişmeler gündemin ilk maddesinde yerini aldı.Sosyal medya hakeza..
Esasen durum hiç de göründüğü gibi değil. Meral Akşener bir açıklamasında altılı masanın “ Proje” olduğunu kendi ifade etmişti. Projenin aynen devam ettiğini düşünenlerdenim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden seçilmesinin engellenmesi amacıyla bir araya gelen 6’lı masanın HDP ile olan ilişkisini bugüne kadar inkar yolunu seçmesinin sonuç vermediği ortada…HDP’nin doğrudan masaya çekilmesi için Milliyetçi muhafazakar tabana sahip İYİ Partinin masadan ayrılması ve kendi adayı ile seçime gitmesinin tek bir gayesi vardır; “Seçimleri ikinci tura bırakmak..”
Meral Akşener’in zehir zemberek açıklamalarının ardından CHP’li iki Belediye Başkanını da göreve çağırmasının da bana göre bir anlamı yok.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itiraz etmesini siyasi şov olarak değerlendirenlerdenim. Kılıçdaroğlu aday olacağının işaretlerini günler öncesinden vermişti. Neticede 11 Büyükşehir Belediye Başkanı Kılıçdaroğlu’na destek açıklaması yaptı.
Bugün ortaya atılan dedikodulardan şikayet edenlerin, kapalı kapılar ardında çevrilen entrikalardan habersiz olması beklenemez.
Makam ve ikbal uğruna bütün ahlaki değer yargılarını göz ardı eden ve sonrasında ahlak nutukları atanların,yozlaşmanın adresi olarak siyaseti göstermeleri çok doğru görünmüyor.
Bu durumda İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener “gerçek niyetini” hem kendi partisini meclise taşıyan CHP’ye hem de kendi seçmenine açıklamak durumundadır. Velev ki seçim ikinci tura kaldı…İYİ Partinin oy oranı ortada. Akşener kime destek verecek?
Türkiye siyaset tarihine baktığımızda “Siyasetteki kirli pazarlıkların” yalanlarla kamufle edildiğine şahit olanlardanım.
Yani yalan o kadar çoğaldı ve normalleşti ki, söyleyenlerin değil söylemeyenlerin yüzü kızarır oldu. İnsanın mizahi söylemleri ve konuşmalarındaki abartıları bile yalan kaynaklı yalandan beslenir olmuş… İnandırmak için öyle benzetmelerde yapılır ki bazen kendimiz bile şaşarız. Kayık iriliğinde ki fasulyelerden, göktaşı iriliğinde karpuzlardan, gülle iriliğindeki kirazlardan, asma yaprağı iriliğinde maydanozlar dan bahseder olduk.
Öğrenciler bile derslerinde başarılı olamadığı zaman, suçu ilk önce öğretmenine atmaya başlıyor. Bu masum görünen, fakat hiç de masum olmayan yalanı işe yaramazsa, bu sefer de işe yarayacak bir başka yalan bulmaya çalışırlar. Sınıf arkadaşının derste çok konuşmasını bahane göstermesi gibi.
Bu çocuklar amacına ulaşıncaya kadar, yani rahata kavuşuncaya kadar, bu yalanlarına devam ederler. Çünkü; onlara göre söyledikleri yalan değil, sadece masum bahanelerdi.
Bugün siyaset sahnesinde yaşanıyor yalan furyası,bahanelerle süslenerek..
Bu demek oluyor ki; Proje ekseninde hareket etme meziyetinin olağanüstü prim yaptığı günümüzde İYİ Parti’de bir rol üstlenmiş.
Peki, bu son dönemde yaşanan bilgi bombardımanı altında bizim öğrendiklerimiz, duyduklarımız ne kadar gerçek,onu hep birlikte bekleyip göreceğiz..
Bakın; zaman su gibi akıp gidiyor….
14 Mayıs’a ne kaldı ki…
