“Kuşaktan kuşağa” söyleşilerinin bu haftaki konuğu Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem’di….Samimi sohbet havasında geçen ve keyifle okuyacağınız söyleşide Başkan Turgay Erdem’i daha yakından tanıma imkanına sahip olacaksınız…

Erdem Gençlere öğütlerde bulundu; “Herkesin bir hedefi olmalı.Gençler,istediği mesleğe yönelik çalışmalı”…

Söyleşi-KEREM ÇELEBİ

Sayın Başkanım, başlamadan önce hem Kuşaktan Kuşağa söyleşimize konuk olduğunuz hem de bizi belediyede konuk ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. İlk sorumuzla başlıyoruz. Bize kendinizden bahseder misiniz? Turgay Erdem kimdir?

Ben 1959’da Orhangazi’nin Yenisölöz köyünde doğdum. Babam, İller Bankasında çalışırken tayini çıktığı için Bursa’ya yerleştik. İlkokul ve ortaokulu Süleyman Çelebi İlköğretim okulunda, liseyi de Bursa Erkek Lisesinde okudum. Üniversiteyi İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesinde okuduktan sonra 1983 yılında mezun olup tekrar Bursa’ya döndüm. Sonrasında Mimarlar Odası’nda yönetimde görev aldım. 1998-2004 arasında 3 dönem Bursa Mimarlar Odası Başkanlığı görevini yaptım. 2004 yılındaki yerel seçimlerde Nilüfer İlçe Meclis Üyesi oldum. 1 yıl sonra da Sayın Mustafa Bozbey beni Nilüfer Belediye Başkan Yardımcılığı görevine layık gördü. 2019 yerel seçimlerine kadar 15 yıl başkan yardımcılığı yaptım. 2019’da Sayın Bozbey’in Büyükşehir’e aday olması sonucunda da Nilüfer Belediye Başkanlığına aday oldum. O zamandan beri de başkanlık görevini sürdürüyorum. Mimarım yani kısaca. 2005’te mimarlıktan kent yöneticiliğine geçiş yaptım ama hala mimarım yani anlayacağınız. 2019’dan beri de Belediye Başkanı olarak Nilüferlilerin yüzünü güldürmeye çalışıyoruz.

Sırayı biraz değiştireceğiz ama bahsettiğiniz için soruyorum. Sizce mimar olmanın, belediye başkanlığına katkısı oldu mu?

Olmaz olur mu? Tabii ki oldu. Sonuçta bir kent tasarlıyorsunuz. Mimarlık nasıl insan hayatını içine alan evleri tasarlayan bir meslekse; belediyecilik de insan hayatını merkeze alıp, kent tasarlayan bir meslektir. Kent yaşamını konu alan bir iştir. Farklı bir bakış açısı katıyor mimarlık. Çevreye, doğaya farklı perspektiften bakıyorsunuz. O yüzden elbette ki katkısı oldu. Dolayısıyla ara ara “İyi ki mimar olmuşum.” diyorum buradayken.

Bir Belediye Başkanı ne iş yapar? Görev tanımı nedir?

Görev tanımı yok. Yani çok geniş. Net bir görev tanımı yapamazsın ama bir Belediye Başkanı seçildiği yerle ilgili her şey hakkında yetki sahibi olan insandır. Seçildiği yerle ilgili sıkıntı, üzüntü, mutluluk, gurur ne varsa hepsi görev tanımı içindedir. Sadece çöplerle ilgilenmek ya da etkinlik düzenlemek diye net bir tanım yapamazsınız yani. Her alanda vatandaşının yanında olan bir meslek dalıdır. Meslek dalı demeyeyim de kent yöneticiliği dir. İnsanların sosyal hayatlarıyla da ilgileniyorsunuz. Dezavantajlı gruplarımız var. Yaşlılarımız var. Yaşamlarını daha sağlıklı yürütebilmeleri için uğraşıyorsunuz. Dediğim gibi görev tanımı çok geniş. Daha belki bir bu kadar daha var. Öyle geniş bir görev perspektifi var ki bazen biz bile şaşırıyoruz. Mesela pandemide maske ürettik. Normalde belediye maske üretimi yapar mı? Yapmaz. Salgının etkilerini azaltmak için aksiyon aldık. “Nasıl vatandaşlarımız pandemi den daha az etkilenerek sosyal yaşamlarını sürdürür?” diye çalışmalar yaptık.  O an o geldi. Biz belediyecilerin ne işi var?

Biz bunun birazına dışarıda beklerken şahit olduk da yine de soruyoruz. Normal bir gününüz nasıl geçiyor?

-Bugün bizim randevu günümüzdü. Gelen vatandaşlar, personeller, personel şefleri, müdürler, belediye çalışanları, siz. Bir sıkıntısı olan, bir önerisi olan, bir isteği olan, derdini anlatmaya gelenle görüşüyoruz. Tabii bazı günler dışarıda programlarımız oluyor. Yapılan inşaatları geziyoruz. Alanları geziyoruz. Oradakileri dinliyoruz. Kısaca bizim hayatımız böyle geçiyor.

Aileniz?

Tabii bizim için ailelerimiz çok önemli. Mesela benim 1 yaşında bir oğlum var. Tam sevilecek, tam bana ihtiyacı olacağı zamanlar ama ben onu bazen 2 gün göremiyorum. Maalesef bu bizim görevimizin en büyük dezavantajı. Kendimize ve ailemize vakit ayıramıyoruz. Haftanın iki günü kendime birer saat spor için izin verecek bir program hazırlamak bile çok zorladı bizi. Allahtan o iki saat var diyorum bazen. En azından kendimizi biraz dinç hissetmeye çalışıyoruz.

Meslek seçiminizde sizi neler etkiledi?

Bizim zamanımızda sistem farklıydı. Sınava girmeden önce tercih yapıp, sınava sonra giriyordun. Ben de o zaman 1. sıraya tıp, 2’ye makine mühendisliği yazmıştım. Puanım 5’teki İTÜ Mimarlık’a tuttu. O zaman bilinçli bir meslek seçimi yapmamıştım yani. Belki 1-2 soru daha yapsam, tıp ya da makine mühendisliği okuyacaktım.

Peki keşke onlardan biri tutsaydı diyor musunuz?

Hayır. Hatta iyi ki mimarlık tutmuş diyorum. Benim karakterime uygun bir meslek çünkü mimarlık. Başkası olsa bu kadar mutlu olmazdım diye düşünüyorum.

Sizce şu anki gençlerin meslek seçimi neye yönelik olmalı peki?

Şimdiki zaman bambaşka. Bizde mühendislik, mimarlık, tıp ve iktisat vardı. Şimdi çok daha fazla meslek türedi. Şimdiki gençlere soruyorum “Ne olmak istiyorsun?” diye. Bir hayalleri, bir istekleri var. Ve bu herkeste var. Bu çok önemli bir şey. Herkesin bir hedefi olması çok önemli bir eşiktir. Bence sevdikleri, hayal ettikleri ve hedefe ulaşmak için çaba sarf edecekleri bir meslek seçmeliler. İstedikleri mesleğe yönelik çalışsınlar. Ne denebilir ki yani. Genetik mühendisliği okumak istiyorsun ama puanın yetmiyor. O zaman sonraki seneye daha da iyi hazırlanacaksın. Şansla olmuyor bu iş yani. Özellikle de şimdi 1.800.000 kişinin girdiği bir sınavda şansla kazanamazsınız.

Meslek sahibi olduktan sonra, meslekte başarının gereklilikleri nelerdir?

Eğer tahsilin iyiyse, eğitimini iyi aldıysan ve mesleği de içine iyi sindirebildiysen başarı zaten beraberinde gelir. Ama ne olursa olsun insanların sosyal hayattaki yerlerinde belirleyici olabiliyor başarılar. Dolayısıyla ben iyi ve doğru bir eğitimle başarısız olan birini çok görmedim. Başarı oluyor yani.

Hep meslek, okul, başarı gibi kasvetli şeylerden bahsettik. Peki gençler sosyal hayatta kendilerini nasıl geliştirmeliler?

Az önce bahsettiğim gibi başarının ana nedenlerinden birisi sosyal hayat. Sosyal hayatın içindeki bireyler mutlak surette başarılı oluyorlar. Bu sebepten ben herkesin sosyal hayatın içinde, sosyal hayatın bir parçası olmasını istiyorum. Dernekler olur. Kurumlar olur. Spor olur. Sanat olur. Tiyatro olur. Her alanda insana çok başka bir yol gösterici olur böyle şeyler. Ben mesleğimin ilk yıllarında meslek odama üye oldum. Meslek odamda çalışmanın bana öyle büyük katkısı oldu ki. Şu an burada olmamda önemli pay sahibidir. Oradaki sosyal ağ, ortam ve çevre katkısı çok fazlaydı. Tecrübe kazandırıyor. Bu yüzden ben tüm gençlerin bilgisayarı bırakıp sokağa çıkmasını, sohbet etmesini tavsiye ediyorum. Derslerine, eğitimlerine zaman ayırsınlar ama dostlarına, arkadaşlarına, ailelerine de zaman ayırsınlar. Ben bazen gençleri görüyorum. Masanın etrafında 5 kişiler. Birbirlerine bakmıyorlar bile. Ellerindeki telefonlara bakıyorlar. Kendi aralarında sohbet etmiyorlar. Konusu önemli değil. Sohbet etmek bile insana sosyal açıdan çok şey kazandırır. Bu yüzden önerim telefonu bırakıp, sohbet etsinler.

Nilüfer’de gençlere yönelik projeleriniz de neler var ?

Biz zaten seçim çalışmalarımıza başlarken “Yeni Nesil Nilüfer” sloganıyla başladık. Gençler ve çocukları odak noktasına koyduk. Sosyal Gelişim Merkezleri açtık. Fikri olanların fikirlerini gerçeğe dönüştürmek için çalışmalar yapıyoruz orada. Projeleri için olanak sağlıyoruz. Sanayicilerle buluşturduk. Tüm Nilüfer’de Wi-Fi altyapısı kurduk. Çocuklar için kodlama atölyeleri açtık. Daha da atölyeler açacağız. Kütüphanelerimiz, sanat merkezlerimiz var. Gençlik Evi’miz var. Görükle’de bir kütüphane açacağız. Bu yıl bitmeden tamamlanacak. 7/24 açık olmasını sağlayacağımız bir kütüphane olacak bu. Böyle hizmetlerle gençlerimizin yanında olmaya çalışıyoruz.

Geleceğe dair hayal ve beklentileriniz nelerdir?

Benim mi? Benim hayallerim şimdi Nilüfer’i daha iyi bir kent haline getirmek konumum itibarıyla. Görevimin süresi bitince de hayatımı daha iyi idame ettirmek adına çaba sarf edeceğim. Ben artık 63 yaşına geldim. Bundan sonraki yaşamım biraz da kendime zaman ayırmak üzerine olacak.  Görev sürem bitince belki seyahatlerle falan kendime şimdiye kadar ayıramadığım vakti telafi etmeyi düşünüyorum.

Son olarak genel olarak tavsiyeleriniz nelerdir?

Gençlerin bu yarış içerisinde -aslında yarış da olmaması lazım, normalde gelişmiş ülkelerde gençlerin her alanda çalışmalar yapıp, yetenekli oldukları alanlarda kendilerini geliştirmeye vakit ayırmaları gerekiyor. Devletin de bu alanları yaratması gerekiyor. Bizde bu imkanlar maalesef ki kısıtlı. Bu yüzden de bir yarışa dönüşüyor.- kendilerini kaybetmeden ilerlemeliler. Bazen stres olabilir. Her alanda sorunlar olabilir. Bunlarla baş etmeyi bilmek gerekiyor. Biz aslında gençlerin hemen üretimde yer almalarını istiyoruz. Beraber daha çabuk gelişeceğimizi, Türkiye’nin daha hızlı büyüyeceğini düşünüyoruz. Ama bu imkanlara sahip değiliz. Devlet bize bu imkanları sağlamıyor. Gençlere tavsiyem bu yarışı kazanmak için çok çalışmaları gerekiyor. Ama çalışacağım diye sosyal hayatı ve çevreyi boşlamamak, aileye de vakit ayırmaları gerekiyor. Kötü alışkanlıklardan uzak durmaları gerekiyor. Kendi yönlerini çizmeyi öğrenmeleri gerekiyor. Gençler zaten ne yapacaklarını biliyorlar açıkçası. Bizim tavsiyelerimize de aslında çok ihtiyaçları olduğunu düşünmüyorum. Şimdi gençlere bakıyorum. Bizim gençliğimizin çok çok üstündeler. Hem zeki hem yetenekliler. Bizim görevimiz sadece bu gençlere sahip çıkmak ve olanak sağlamak olmalı diye düşünüyorum.

+Çok teşekkür ediyoruz. Bize bu yoğun programınızda zaman ayırdınız. Sorularımız bu kadardı.

Ben teşekkür ederim. Beklemediğim, ilk defa katıldığım tarzda bir program oldu. Aklıma gelmeyen sorulardı. Umarım güzel olmuştur.

Bir Kuşaktan Kuşağa’nın daha söyleşimizin sonuna geldik. Sonraki söyleşilerde görüşmek üzere. Biz verdik kıssayı, Z kuşağı çıkarsın hisseyi efendim…