SON DAKİKA
Hava Durumu

DÜNYA UKRAYNA’DA BARIŞ İSTİYOR MU?

Türkiye Ukrayna’daki barış çabalarında adeta yalnız bırakıldı. Emperyal güç olan büyük devletler, savaşı başlattığı için Rusya’yı suçlasalar da; izledikleri dış politika barış için hiçbir katkı sunmadığı gibi savaşı da adeta teşvik ediyor. Global ölçekte uluslararası menfaat ilişkilerine baktığımızda; Ukrayna’daki savaştan en çok yararlanan şüphesiz Amerika ve NATO oldu. Fransa cumhurbaşkanı Makron tarafından beyin ölümünün gerçekleştiği

Haber Giriş Tarihi: 04.04.2022 12:51
Haber Güncellenme Tarihi: 04.04.2022 12:51
Kaynak: Haber Merkezi
https://bursadameydan.com/
DÜNYA UKRAYNA’DA BARIŞ İSTİYOR MU?

Türkiye Ukrayna’daki barış çabalarında adeta yalnız bırakıldı. Emperyal güç olan büyük devletler, savaşı başlattığı için Rusya’yı suçlasalar da; izledikleri dış politika barış için hiçbir katkı sunmadığı gibi savaşı da adeta teşvik ediyor.

Global ölçekte uluslararası menfaat ilişkilerine baktığımızda; Ukrayna’daki savaştan en çok yararlanan şüphesiz Amerika ve NATO oldu. Fransa cumhurbaşkanı Makron tarafından beyin ölümünün gerçekleştiği ilan edilen, Afganistan’dan ani bir şekilde adeta kaçar gibi çekilen, Somali, Libya, Suriye ve Irak’taki operasyonlarında uğradığı başarısızlıklar dolayısıyla küresel hâkimiyet iddiası kaybolmak üzere olan NATO, Ukrayna’daki savaş dolayısıyla Avrupa ve tüm dünyayı Rus korkusu üzerinden kendi şemsiyesi altında yeniden bir araya getirme fırsatı buldu. NATO, uluslararası arenada soğuk savaş dönemindeki güç ve itibarını tekrar kazandırırken;  iç politikada ciddi güven bunalımı yaşamakta olan Amerikan Başkanı Biden, moral üstünlüğü ele geçirerek savaş suçlusu ilan ettiği Putin yönetimini devirmek için karşı saldırıya geçti.

İngiltere başbakanı Boris Johnson’un, Rusya’ya karşı uygulanacak yaptırımlar ve Ukrayna’ya yapılacak askeri ve ekonomik yardımlar konusunda ilk olarak meydana atılması ve bu konuda sergilediği ısrarla takipten de anlaşılacağı üzere Rusya’nın bu savaştan mümkün olan en ağır hasarla çıkmasını isteyen ülkelerin başında İngiltere yer almaktadır.

Çin açısından olaya bakılınca: Enerjideki arz-talep dengesinin talep lehine sürekli artması Çin gibi ithalatçı ülke ekonomileri için önemli bir dezavantajdır. Küresel piyasalarda Brent petrolün fiyatı 30 $ lardan 130$ kadar yükselmiştir.  Çin, dünyanın en çok enerji ithal eden, Rusya ise en çok enerji ihraç eden ülkesi konumundadır. Avrupa ülkeleri de doğalgaz ithalatında % 50 oranında Rusya ‘ya bağımlı hale gelmiştir. Avrupa pazarlarının Rus petrol ve doğalgazına kapanması durumunda Rusya’da oluşacak arz fazlası için tek adres Çin olacaktır. Bu da, doğalgaz ve petrol fiyatları konusunda Çin’in Rusya’ya karşı pazarlık gücünü arttıracak ve enerji maliyetlerini azaltacaktır. Enerjinin yanı sıra AB ve Amerika tarafından Rusya’ya uygulanan ekonomik ve finansal yaptırımlar, Rus ekonomisinin ticari ve finansal yönden Çin’e olan bağımlığını arttıracağı gibi, küresel platformlarda Doğu Bloğunun temsili liderliği de Çin’e geçmiş olmaktadır.

Almanya, bu savaşla birlikte Avrupa’da oluşan yeni jeopolitik konjonktür üzerinden II. Dünya savaşından beri mahrum olduğu ordusuna tekrar kavuşma imkânını elde etmiş oldu. Hem ekonomik hem de askeri ve siyasi alanda Avrupa liderliğini ele geçirme fırsatını olarak gördüğü bu konjonktürü en iyi şekilde değerlendirmek isteyen Almanya da bekle-gör politikası uygulamaktadır.

Eski sömürgeleri olan Fas, Cezayir, Tunus, Suriye ve Lübnan’da hayati çıkarları olan Fransa, Akdeniz’de bulunmuş olan yeni petrol ve doğalgaz rezervlerini de kendi kontrolüne alarak Akdeniz’in hâkim gücü olmayı hedeflemektedir. Bu nedenle, Rusya’nın gücünü ve dikkatini Karadeniz’e yoğunlaştırıp Akdeniz’den çekilmesi için savaşın devamını kendi menfaatlerine uygun gören ülkelerden biri de Fransa’dır.

Rusya, II. Dünya Savaşı sonunda Pasifik Okyanusunda Japonya’nın kontrolündeki Sahalin Adası ve Kuril Adalarını ilhak etmiş, Japonya bu ilhakı tanımasa da askeri bir gücü olmadığı için adaları geri almak için herhangi bir girişimde bulunamamıştı. Ukrayna savaşı ile birlikte Japonya uluslararası arenada bu adalar üzerindeki haklarını tekrar gündeme getirme fırsatını bulmuş oldu.

Sonuç itibariyle küresel yönetim tekelini elinde bulunduran BM güvenlik konseyi ve G-7 ülkelerinin Ukrayna’da barışı tesis etmekten ziyade erteleyerek, Rusya’yı zayıflatmaya yönelik bir politika izlediklerini söyleyebiliriz. Türkiye’nin barış için gösterdiği diplomatik çabalar savaşan taraflar ve tüm dünya tarafından takdirle karşılansa da yakın zamanda bir barış anlaşması maalesef pek mümkün görünmemektedir.

Turgay Balyimez

turgaybalyimez@hotmail.com

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.