Gençlik bayramına siyaset gölgesi

19 Mayıs tarihi, ülkemiz ve dünya tarihi açısından büyük önem arz ediyor8. Çünkü, Türk ulusu, bu tarihte, önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a ayak basmasıyla birlikte dünya tarihini ve Türklerinin kaderinin değişimine imza attı.

Bizler, 19 Mayıs 1919 tarihinde Atatürk’ün Samsun’a çıkmasıyla ilgili günü, milli bayram olarak kutluyoruz. 19 Atatürk’ü Anma, Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı. Bu bayram, ülkemizdeki kurtuluş coşkusunu yaşatıyor bizlere. Türk ulusunun gerekli zamanlarda nasıl bir tek yumruk haline geldiğini, Anadolu’dan başlayan Milli Mücadele ruhuyla topraklarımızı nasıl savunduğunu, canla başla, kanıyla sulanan bu toprakların vatanımız olması için nasıl çabaladıklarını anlatıyor.

Bizler, o günleri yaşamadık.

Bizler, o günlere ait tarihi bilgileri kitaplarda yazıldığı kadarıyla, yaşlıların, büyüklerimizin bizlere anlattığı kadarıyla biliyoruz.

Yine de her zaman olduğu gibi şanlı tarihimizle, ulusal birlik ve beraberliğimizle, Kurtuluş Savaşımızla, İstiklal Savaşımızla, Çanakkale Geçilmez diye yazdırdığımız savaşımızla bizler gurur duyuyoruz.

Malum, tarih her ne kadar milli bayram olsa bile herkesin gözü kulağı 7 haziran seçimlerinde.

Dünkü yazımda, AK Parti’nin Bursa mitingi ile ilgili değerlendirmeler yapmıştım. Bazı okurlarım, özellikle miting alanını görüp, oraya katılanlar bu değerlendirmelerime sonuna kadar destek verdiklerini ifade ettiler. Hatta, pek çok konuda eksik yazdığımı da söyleyip sitem ettiler.

Olaylara siyasal açıdan veya sen-ben olarak değil de objektif gözle bakabilmeyi ve düşünebilmeyi sağlıklı değerlendirme yapabilmeyi kavrayan okurlarıma teşekkür ederim. Ben, siyasi taraf değilim. Nasıl MHP mitingindeki katılımla ilgili eleştirilerimizi yapmış isem, AK Parti mitingi ile ilgili de katılım konusundaki zayıflığı ve katılım eksikliğini yazmak bizim boynumuzun borcudur.

Siyasal kavgalar bir yana, bizler olaya Bursa açısından bakarız.

Bursa’ya geçmiş yıllarda, özellikle de AK Parti’nin olmadığı senelerde, hizmet eden siyasi partiler ve yapıları nasıl eleştirmiş, onlara yönelik uyarı görevlerimizi yerine getirmiş isek, bugün de iktidarda olan, yönetime talip olanlarla ilgili olarak eleştiri yapmamız gayet normaldir.

Kimse kusurumuza bakmasın. Birileri rahatsız olacak. Göstermeye çalıştıkları toz pembe tabloların benim soyadım gibi karabulutla örtülmek istenmesine seyirci kalmamız mümkün değil.

Nasıl, iyi yapılan hizmet ve işlerle ilgili olarak yazdığımız yazıları bu kişiler beğenip, “çok güzel olmuş elinize sağlık” şeklinde bizlere teşekkür ediyorlarsa, şimdi de yaptığımız eleştirilerle ilgili olarak suçlamaları bırakmaları gerekir. Olayın kötüye gidiş istikametindeki sıkıntıları, basın olarak bize, basın mensupları olarak yazdığımız yazılara atmayı değil de, bu uyarılardan belki de geçmiş yıllardaki siyasetçilerin “biz en büyüğüz” edasıyla yaptıkları gibi ders çıkarmayıp oturmaya devam edeceklerine, biraz olsun ders çıkarmaya çalışsalar gam yemeyeceğim.

Bu yazdıklarım sadece iktidar partisi ile ilgili değil, şu anda seçimde iddialı olan ve seçimlere katıldıkları için kendilerini milletvekili zanneden ve öylesine davranan kişilere yönelik uyarılar olarak kabul buyurmanızı isterim.

Bizler, karar verici değiliz. Seçici insanlar hiç değiliz. Birileri seçmiş. Listeyi yapmış. Halkın önüne isimleri koymuş. “ben bunları seçtim, sizde seçin” diyorsa, elbette ki bizlerinde seçme ve seçilme hakkı olduğunu unutmadan eleştirilerde bulunmamız gayet normaldir.

Gelelim, siyasetle bayramın nasıl birleştirildiğine.

Malum, 19 Mayıs tarihi sadece bizim ülkemiz için değil, dünya tarihi içinde önemli bir dönüm noktası. Bu tarihte seçime katılmakta olan siyasi partiler kurumsal olarak açıklama yaptılar. Genel merkez açıklama yaptı. Yerel teşkilatlar, parti örgütleri görüşlerini açıkladı. Gençlik kuruluşları görüşlerini anlattı. İsteklerini sıraladı.

Hepsinin ortak noktasına baktığımızda ise, gençlik ve gençlerin geleceğe yönelik önemi üzerinde durulduğunu görüyoruz.

Gençlerimiz böylesine önemli ise, siyasetteki yerleri neden yok denilecek kadar az?

İşte benim 19 Mayıs 1919 tarihinin 96. yıl dönümünde etkili, yetkili ve karar verici olanlara sorduğum soru budur.