SON DAKİKA
Hava Durumu

Günahınız kursağınızda

Yüzyıllarca dört kıtaya hükmetmiş Osmanlı’nın Müslüman torunları olan “bize” baktığımda, düştüğümüz içler acısı halin üzüntüsünü yaşıyorum. Adaletin, dürüstlüğün, vefanın ve birlikte güç olmanın yitirilmişliğine mahkum kalmak

Haber Giriş Tarihi: 24.02.2014 10:28
Haber Güncellenme Tarihi: 24.02.2014 10:28
Kaynak: Haber Merkezi
https://bursadameydan.com/

Yüzyıllarca dört kıtaya hükmetmiş Osmanlı’nın Müslüman torunları olan “bize” baktığımda, düştüğümüz içler acısı halin üzüntüsünü yaşıyorum.

Adaletin, dürüstlüğün, vefanın ve birlikte güç olmanın yitirilmişliğine mahkum kalmak çok hazin!

Tüm bunları yitirdikçe çıldıran, çıldırdıkça saldıran, dağılan, paramparça olmuş bir ümmetiz şimdi.

Canlar pazarında akan insan kanı, boyumuzu aşmış. Zulümlerin çığlığıyla boğulurken, nemrutların ateşiyle yanmışız. İnsanlık namına ne varsa, külleri uçuşmakta her bir yanda.

Eskiden evsiz kalmışı evimize, yolda kalmışı aracımıza alırdık. Şimdi yolda ölen birini görsek yardım etmeye korkar olduk.

Yardımlaşma ve güven duygumuz ya yok olmuş ya da üstüne kara bir perde çekilip bir kenara saklanmış.

“Kardeşinin derdiyle dertlenmeyen tam olarak iman etmiş sayılmaz.” demişti Cihan Peygamberi. İmanımızdan mı olmuşuz, neden zulme suskunluğumuz?

Müslümanlar; en büyük vebalin kul hakkı olduğunu bilir ve söyler dururken, birbirinin kuyusunu kazmaktan hicap duymaz olmuş.

Dürüstlüğü lafta kimseye kaptırmazken, yaptığımız her türlü dalaverenin, kalleşliğin adı strateji olmuş. Haliyle, ortam stratejist ortaklardan geçilmez olmuş.

Güç gösterisi uğruna birbirini harcamaktan çekinmeyenler, ucuz hesapları şaşmasın diye, şan, şöhret ve makamı, haysiyet ve şerefe tercih etmiş.

Gördüğümüz o heybetli cüsseler, pahalı maskelerin ardına sığınan cücelere dönüşmüş. Saltanatları ebediyen sürecek zannedip, her türlü tehdit ve şantajla potansiyel rakiplerin, defterini dürmenin peşine düşmüş,

Bütün bunları da kim sorarsa Allah adına, dindar kimliğiyle yapmış!

Kaf dağının zirvesinde, buzdan tahtlara yaslanmışta, geldiği yeri unutup şöyle bir tepeden bakmış insanlara. Unutmuş, kibir ve gurur aslında en aciz, en ufak insanlara mahsusmuş ve en çok da şeytana yakışırmış.

Ve ne yazık unutulmuş “Kendini ulaşılmaz dağlarda kar sananlar, bir gün mutlaka çamurlu su olarak, ayaklar altına sızarmış…”

Arif Nihat Asya’dan naat

Ne doğruluk, ne doğru; Ne iyilik, ne iyi…
Bahçende en güzel dal, unuttu yemiş vermeyi…

Günahın kursağında, Haramların peteği!

Neler duydu şu dünyada
Mevlid’ine hayran kulaklarımız:
Ne adlar ezberledi, ey Nebi,
Adına alışkın dudaklarımız!
Artık, yolunu bilmiyor; Artık, yolunu unuttu
Ayaklarımız!
Kabe’ne siyahlar yakışmamıştır, ya Muhammed,
Bugünkü kadar!

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.