Belli yaşlara gelen, “daima genç kalan” çoğumuz, ya hayatı her yönüyle kabullenmiş, maddi, manevi bir düzen içindeyiz, ya da “Eh işte, yaşayıp gidiyoruz“ diyoruz.
Böyle bir yaşamdayken; aklımıza sık geliyor; eski, geçmiş, nostaljik olaylar bizi bir başka çekiyor, etkiliyor. Neden eski şarkıları dinlerken, eski bir sokağa bakarken, bir antikacı dükkanında kendimizi daha bir farklı hissediyoruz. Eskiye rağbetin sırrı nedir? Eski dostlarımızı anarken neden özlem, sevgi, saygıyla birlikte belki de pişmanlıklar, keşkeler doluveriyor düşüncelerimize..
Fotoğraftaki; Bursa Setbaşı, çocukluğumun, delikanlılığımın geçtiği yer..
Ne çok şeyler anımsatıyor. Çocukluk, mahalle, okul, delikanlılık arkadaşlarıyla nasıl da “dün ayrılmış gibi”yiz.
Evet; geçmişe özlem burukluk yaratsa da bir hoşluk da yaşatıyor.
Yıllar öncesinde yaşadığımız acıları, haksızlıkları, hatta kızgınlıkları bile anarken, “Güzeldi be.. İyi ki o günleri yaşamışız” dedirten ne? Onların yerine yenisini koyamamak olabilir mi?
Evet, hayatımızda “dün”lere özlem var..
Öyle, kavuşulması mümkün ayrılıkların hissettirdiği özlem değil. Bu, başka bir şey.. Acı, tatlı hatıralardan bize seslenen bir duygu bu.. Kimine göre; geçmiş, geçmiştir, anmak, aramak gereksizdir. Kimine göre ise; “Keşke o günlere dönebilsem” özlemidir.
Teknoloji elbette hayatımıza büyük kolaylıklar getirdi. Ama; farkına varmadığımız ne çok şeyi de aldı, götürdü. İhtimal, biz onları arıyoruz. O dostlukları, kenetlenmiş arkadaşlıkları, seninle dertlenip seninle sevinen komşulukları.. Şimdi; insan ilişkilerinde gelinen noktadan üzüntü duyuyoruz.
Nerede; sevgi, saygı, güven..
Nerede yardımseverlik, nerede o babacan insanlar, yaslanıp dertleneceğimiz dost omuzlar nerede? Örnekleri siz de artırabilirsiniz.
Bence; eskiye özlem, bu soruların yanıtlarından ortaya çıkıyor.
Üzülsek de, burulsak da boş verin..
Ben çareyi (!) buldum.
Düşünün; geçmişiniz eski, tozlu bir sandık..
Ama içinde çok güzel şeyler var. Geçmişe, eskiye özlem duyduğunuzda, o yokluklar içindeki o mutlu günlerin kapağını şöyle bir açıverin.. Tozlanmış, sararmış da olsa üzerlerini şöyle bir üfleyin, temizleyin, o fotoğrafları açın, o günleri, o güzel dostları, arkadaşları düşünün.. “İyi ki yaşamışım” dediğiniz yaşanmışlıklarınızın, o anıların keyfini çıkarın gitsin.
Biraz burukluk olsa da, inanın size iyi gelecektir.
Sevgiyle, saygıyla..
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Erdal Nural
İYİ Kİ O GÜNLERİ YAŞAMIŞIM..
Bugünlerde herkes birbirine soruyor:
“Eskiye, geçmişe özlem niye?”
Belli yaşlara gelen, “daima genç kalan” çoğumuz, ya hayatı her yönüyle kabullenmiş, maddi, manevi bir düzen içindeyiz, ya da “Eh işte, yaşayıp gidiyoruz“ diyoruz.
Böyle bir yaşamdayken; aklımıza sık geliyor; eski, geçmiş, nostaljik olaylar bizi bir başka çekiyor, etkiliyor. Neden eski şarkıları dinlerken, eski bir sokağa bakarken, bir antikacı dükkanında kendimizi daha bir farklı hissediyoruz. Eskiye rağbetin sırrı nedir? Eski dostlarımızı anarken neden özlem, sevgi, saygıyla birlikte belki de pişmanlıklar, keşkeler doluveriyor düşüncelerimize..
Fotoğraftaki; Bursa Setbaşı, çocukluğumun, delikanlılığımın geçtiği yer..
Ne çok şeyler anımsatıyor. Çocukluk, mahalle, okul, delikanlılık arkadaşlarıyla nasıl da “dün ayrılmış gibi”yiz.
Eskiyi tutkuyla, buram buram kokan özlemle anmak niye?
Evet; geçmişe özlem burukluk yaratsa da bir hoşluk da yaşatıyor.
Yıllar öncesinde yaşadığımız acıları, haksızlıkları, hatta kızgınlıkları bile anarken, “Güzeldi be.. İyi ki o günleri yaşamışız” dedirten ne? Onların yerine yenisini koyamamak olabilir mi?
Evet, hayatımızda “dün”lere özlem var..
Öyle, kavuşulması mümkün ayrılıkların hissettirdiği özlem değil. Bu, başka bir şey.. Acı, tatlı hatıralardan bize seslenen bir duygu bu.. Kimine göre; geçmiş, geçmiştir, anmak, aramak gereksizdir. Kimine göre ise; “Keşke o günlere dönebilsem” özlemidir.
Teknoloji elbette hayatımıza büyük kolaylıklar getirdi. Ama; farkına varmadığımız ne çok şeyi de aldı, götürdü. İhtimal, biz onları arıyoruz. O dostlukları, kenetlenmiş arkadaşlıkları, seninle dertlenip seninle sevinen komşulukları.. Şimdi; insan ilişkilerinde gelinen noktadan üzüntü duyuyoruz.
Nerede; sevgi, saygı, güven..
Nerede yardımseverlik, nerede o babacan insanlar, yaslanıp dertleneceğimiz dost omuzlar nerede? Örnekleri siz de artırabilirsiniz.
Bence; eskiye özlem, bu soruların yanıtlarından ortaya çıkıyor.
Üzülsek de, burulsak da boş verin..
Ben çareyi (!) buldum.
Düşünün; geçmişiniz eski, tozlu bir sandık..
Ama içinde çok güzel şeyler var. Geçmişe, eskiye özlem duyduğunuzda, o yokluklar içindeki o mutlu günlerin kapağını şöyle bir açıverin.. Tozlanmış, sararmış da olsa üzerlerini şöyle bir üfleyin, temizleyin, o fotoğrafları açın, o günleri, o güzel dostları, arkadaşları düşünün.. “İyi ki yaşamışım” dediğiniz yaşanmışlıklarınızın, o anıların keyfini çıkarın gitsin.
Biraz burukluk olsa da, inanın size iyi gelecektir.
Sevgiyle, saygıyla..