SON DAKİKA
Hava Durumu

Kuşaktan kuşağa-Bir İş İnsanı MEHMET GÜLSEÇEN

Yazının Giriş Tarihi: 08.12.2022 12:22
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.12.2022 12:22

Efendim “Kuşaktan Kuşağa” programımıza hoş geldiniz. Bugün yine gençliğimizle ilgili bir söyleşi yapacağız. İlk sorumuzla başlıyorum. Mehmet Gülseçen kimdir? Bize kendinizi tanıtır mısınız?

+Mehmet Gülseçen  1954 Bursa Muradiye doğumlu,  ilkokulu Bursa Hamzabey İlkokulunda okumuş, liseyi Bursa Erkek Lisesinde okumuş, ardından Bursa İktisadi Ticari İlimler Fakültesine gitmiş ama çocukluğu hep çarşıda geçmiş, esnaf olarak büyümüş, 19 yaşındayken babasını kaybettikten sonra esnaflıkla iş hayatına girmiş, iş hayatında tüccarlık, iş adamlığı, sanayicilik yapmış 68 yaşında bir iş insanıdır…

Ömrüm Bursa’da geçti. Bursalıyım. Şehrimi çok seviyorum. Şehrim için çalışmaya devam ediyorum. Tüm işlerimi çocuklarıma devrettim. Sadece ihtiyaçları olunca karışıyorum. Onlar istemedikçe müdahil olmuyorum. İş hayatının hala içindeyim. Hobi olarak yaptığım bir keçi çiftliğim var. Orada çalışıyorum. Yazın çiftlikte, kışın fabrikadayım.

Sosyal yönde de 26 yıldır kişilik eğitimleri almış, kişiselliğini geliştirmek için çabalayan, insanın en önemli şeyinin kişiliği olduğunu fark etmiş bir insanım.  İnsanlara hep kendilerini tanımalarını ve kendileriyle yakınlaşmalarını öğütlüyorum. Kısaca hayatım güzel geçiyor.  Dengeli olunca hayat güzel. Tek taraflı hayat zor.  2 taraflı olunca hayat mükemmel. Bu mükemmelliğin tadını çıkarıyorum. Çok şükür.

Maşallah efendim. Az önce işleri çocuklara devrettim dediniz ama sizin de şu an hala devam eden uzunca bir süre sanayicilik geçmişiniz var. Sektörden de bahsettiğimiz için konumuz da yeni nesil olduğundan şunu da sormak istedik. İkinci sorumuz da bu olsun. Tekstil sektörünün geleceği nereye doğru gidiyor?

Bir kere çok hızlı bir değişim var. Müthiş bir değişim var. Ama şimdi Kerem’cim biraz farklı konuşacağım ben. Farkı fark ettiğim için konuşacağım. Mevcutlarda değişim var. Ben 1980’lerde İtalya’da makine fuarına gitmiştim.  O zaman biz kara tezgahlarda çalışıyorduk. Öyle başlamıştık. Sonrasında otomatik tezgahlar gelmeye başlayınca ilk o fuarda görmüştük. O zaman anlatmışlardı. Bundan seneler sonra 2019’da İspanya’daki fuara gittim. Uzun yıllardır gitmiyordum. Gidince baktım. Makineler aynı makine. İşleyiş falan aynı sadece değişim hızında. Olanı geliştirmişler. Yeni bir makine falan yok ortada. Eğer yeni ne olacak diyorsanız, ben şu anda tüm insanlığın sadece beyinle iş yaptığını düşünüyorum. Şu an akıl kullanılmıyor. 1700’lü yıllardan itibaren materyalist bir dünya oluşturulmuş. O zamandan beri hep mevcutlar geliştirilmiş. Namevcut olan aranmamış.

Çünkü insanlar beyinlerine çok önem vermişler. Bilim had safhaya gelmiş ama ilimden habersiz kalınmış. İlim olmadan yeni şeyler ortaya konmuyor. İnovasyon, sonuna kadar. Ama yenilik yok. Beynin düşünme kapasitesi bu kadar. Her yere bakabilirsiniz ki değişimler had safhaya gelmiş ve sıkıntılar başlamış. Şu an dünya ekonomisinde müthiş bir sıkıntı var. Hangi ekonomide? Sanal olan ekonomide. Ama bakınız reel ekonomide güçlü olan devletler, şirketler yara almadan her sıkıntıyı atlatıyor.

Ulus devletleri harıl harıl çalışıyorlar. Aklı öne çıkartan insanlar, beyinle üretenlerden ileride. Biraz aklı sorgulamamız lazım. 21. Yüzyıla göre sorgulamamız lazım. 1600’lerde kalmış filozofların aklıyla değil. Görünenlerde inovasyon müthiş, görünmeyenlerde inovasyon ne alemde?

Ben bütüne konuşuyorum. Siz gençler bu konuyu biraz daha irdelemelisiniz. Bugün sizlerle tanışmak beni çok mutlu etti. Hem bilim adına hem de ilim adına iki ayaklı çalışıyorsunuz. Çünkü ilim sosyallikle başlayan bir şeydir. Diyalogla başlar. Monologla değil. Biri gelecek, ders verecek. Ders bitti, iş bitti yok. İletişim mutlaka olmalı. Herkesle diyalog kurmaya çalışın. Hem mantık kısmına hem duygu kısmına. İki ayaklı diyorum. Hayat denge üzerine kurulu. Mantık olmadan duygu, duygu olmadan mantık olmaz.

Duygusallıkla duyguyu karıştırmayalım. O apayrı bir şey. Duygusallık sonradan bizim ortaya çıkardığımız bir şey. Biz, mantığımızı matematik olarak kullanıyoruz. Ama duygularımız eksik. Duyguları kullanamıyoruz çünkü çok duygusallaşmışız. Duygularımızı fark edemiyoruz. Bildiklerimizin üstüne gitmiyoruz. Sorduğun soruya geri dönersek, tekstilde ve dünyada müthiş bir inovasyon var ancak hiçbir yenilik yok. Ve bu inovasyonların da sonuna gelindi. Bundan sonra inovasyon hep taklitlerle olacak. Yeni bir şey yok. Olabilmesi için akıl nedir sorusunu sormamız lazım. Bugüne kadar sorulmuş, eskiden bu rönesans çağlarında sorulmuş.

Herkes teorisyen olmuş. Kimse fikir üretmiyor ki. Herkesin aklına bir şey geliyor. Fikir zannediliyor. Fikir süreç isteyen bir şey. Tecrübe ister, diyalog ister. Önce safhalardan geçmesi gerekir. Teori, doktrin, felsefe olduktan sonra, eyleme geçirilecek en saf halidir fikir. En iyi ihtimalle düşünce olur. Bir şey üzerine uğraşıp, müspet bir sonuç almaktır fikir. Thomas Edison bir fikir adamıdır. Mustafa Kemal bir fikir adamıdır. Fikir deneyle elde edilir. Biz hala oradayız. 21. Yüzyılda hala bir Atatürk, hala bir Edison çıkartamadık. Geçemedik daha onları. Hala onları anlatıyoruz. Bu öğretimi yanlış buluyorum. Adına eğitim diyorlar. Eğitim ana rahminde 40. Günde başlar. Ölene dek devam eder. Arada alınanlar öğretimdir. Bu yaptığımız öğretimdir. Burada öğretim yapıyoruz, sizin aracılığınızla da geniş kitlelere ulaştırıyoruz. Bu konularda düşününüz. Aklınızı iyi kullanın. Aklına bir şey mi geldi? Hemen yaz. Heba olmasın. Eğer doğru bir düşünceyse programla, aksiyona geçir. Değilse kes. Başarısızlıklarına kızma. Başaramadıkça başarılı olacaksın. Biz buraya geldikse bir sürü başarısızlıklarımız da var yani. Anlat derseniz anlatırım.

Başarının sırrı nedir?

Başarı nedir? Şimdi başarılı ve başarısız insanlar var değil mi? Başarılı insan nasıl oluyor? Başarısız olan nasıl oluyor? Allah hepimize aynı aklı vermemiş mi?

Benim yorumuma göre başarılı insan kendine uygun seçimler yapmış kişidir.

Seçimi neyle yapıyor? Akılla. Demek ki aklını kullanabilenle kullanamayan gibi bir sonuca varıyor. Başarı akılla başlıyor. Bak diyalogla ne güzel şeyler çıkıyor. Herkesin doğasında başarı var. Ama dediğin gibi insan kendini ne kadar tanıyor? Herkesten iyi kendini tanımalı insan. Kendi sivri uçlarını belirlemeli. Benim 99 tane özelliğim var. 99 Esma-ül Hüsna’m var benim. Onları birleştirince ben insanım. Ben fark ettiğim zaman insanım. Birçoğu çalıştığında insanım. Ben değerliyim. Benim değerimi ispat etmenin yolu başarı. Ama başarı nereden başlıyor? O çok bambaşka bir konu. Onu başka zaman konuşuruz.

Siz uzun zamandır patronluk yapıyorsunuz. Gençleri işe alırken nelere dikkat ediyorsunuz? Sizin için neler eleyici oluyor?

Ben tek şeye bakarım. Dikkatine. Dikkati nerede? Ben herkesin dikkatine bakarım. Dikkati neyle meşgul? Dikkati kendine ya da işine yoğunlaşmışsa onlarla çalışırım. Dikkati geçmişte ya da gelecekteyse çalışmam. Dikkati andaysa, dikkati şimdide olandan tercihimi kullanıyorum. Senle konuşurken de Kerem’cim dikkatin dışarıdaysa buraya getirmeye uğraşıyorum. Bizim işimiz fark ettirmek. Tebliğ etmek fark ettirmek demektir. Biz fark ettiririz. Sen gidersin. Ben git demem. Sen yaparsın. Ben yap demem. Ben fark ettiririm. Biz büyüklerin görevi de bu olmalı. Fark ettirmek. Sana yap diyemem çünkü bana sorarsan sen yaptın mı diye ben ne cevap vereceğim? Yok. Yapmadıysam nasıl yap diyeceğim. Dikkati bilgideyse, alıyoruz. Bir de bizim DİSK çalışmamız var onu yapıyoruz ve işe alıyoruz.

Zaten büyüklerimiz söylemiş. Dikkati dağınık insanlara aklı beş karış havada denir. Demek ki akıl dikkatle bağlantılı.

Akıl dikkatin arkasından gider. Dikkat döner dönmez akıl geriye döner. Dikkat dediğin zaten aklın bir uzantısı. Beynin değil. Beyin zaten enerji deposu. O enerjiyi iyi kullanmak lazım. Kullanan kim? Akıl. Akıl kime ait? İnsana ait. İnsan kim? O da sonraki derslerin konusu…

Peki sizin tabirinizle iş hayatına ya da ana odaklı gençler, çalışma hayatına nasıl adapte oluyorlar? İş hayatına adapte olmak aslında hiç tanımadığınız insanların etrafında hayatınızı şekillendirdiğiniz bir ortam. Çok ütopik ve zor bir düşünce. İnsan buna nasıl adapte olur. Hiç tanımadığınız birine amir deyip emir almak bakılınca çok zor bir şey. Sizin insanları adapte etmek için çalışmalarınız var mı?

Var. Şimdi senden başlamak istiyorum. Kayıtta aç izle. Az önce 2 defa zor kelimesi kullandın. 3 tane büyük 3 harfli kelime vardır. Onların ilk önce dilinizin altındaki yuvasını bozmanızı tavsiye ediyorum. Diğerleri ne diyeceksin? Sor.

– Diğerleri ne?

+ B E N

– Ben

Konuşmayalım, dilimizin altındaki yuvayı bozalım. Konuşmazsak bozulur. İkincisi A M A. Sonuncu da Z O R. Bunlar ön yargıdır. Ne konuşursanız o olur, o çoğalır. İş yapacak olan enerji deposuna kilit vuruyorsunuz. Beyne kilit vuruyorsunuz. Bugün de iyi oldu ilk defa telaffuz ettim enerji deposu kelimesini. Hoş oldu. Şimdi karşıma geliyorsun, iş hayatını soruyorsun. “İşe girmek istiyorum Mehmet Bey.” diyorsun bana. Önce bir konuşurum. İnsanlar dilinin altında gizlidir. Birini tanımak istiyorsanız lütfen konuşturun. Dikkatle dinleyin onları. Dikkatiniz kendinizde olursa fark edersiniz. Yine dönüyorum dönüyorum aynı yere geliyorum. Dikkati kendindeyse devam ediyorum. Dikkati 5 karış havadaysa, teşekkür ediyorum. Nasihatlerde bulunuyorum. Farkındalık yaratmaya çalışıyorum. İlle de istiyorum diyorsa ona yardımcı olurum. Ama istemeyene bir şey veremem.

Az önce de bahsettik. Meslek seçiminde ve dikkati tutmak için ne yapmalı?

+ Bak yazdığın soruları değiştirdin.

Değiştirmedim, evrilttim.

Evriltmeden sor bir de öyle düşünelim.

Zaten benzerdi, gençler kendilerini nasıl geliştirmeli diyecektim.

Hedef başarı mı? eğer başarı hedef olursa basit kalır. Hedef daha başka olmalı. Hedefçiklerden biri başarı olur. Ama hedef başarı olmamalı. Hedefe giden yolda amaçlar olur. Bu amaçlara gidildikçe hedefe yaklaşılır. Amaçsız hayatın tadı olmaz. Hayat amaç üzerine inşa olmuştur. İnsan amaç demektir. Amacın içinde de başarı vardır. O başarı iddiası bizi hedefe götürür. Hedefi başarı yaparsanız, o orada öylece kalır. Siz bu amacın başarısını kullanamazsınız. Başaracak olan kim? İnsan. Hedef? Sen değilsin. Başarı bir güdümdür. Bu güdüm olmadan nasıl ulaşacaksın. Onu hedef yaparsan o zaman işi kim yapacak? Herkeste 4 güdüm var. Azim, gayret, başarı, iddia. Bu dörtlü iş yapar.

Hedefe ne konmalı o zaman?

İşte, çok güzel oldu. Diyalog bu. Biz neyiz? İnsanız. İnsanın hedefi ne olmalı? İşte asıl düşünmemiz gereken bu. Hedef ne olmalı? Benim söylediklerimi de muhakkak araştırın. “Ya Mehmet Bey böyle söyledi de dur biraz araştırayım.” deyin. Araştırın. Araştırınca mantığınız ve duygularınızla örtüşüyorsa bu doğru deyin. Örtüşmüyorsa katiyen inanmayın. Baban bile olsa inanma. Siz yeni kuşak müthiş zekisiniz. Aklınızı kullanın. Zekanızı açın. Beyin ve aklını beraber çalıştırın. Biri olmadan olmaz. Aklımı kullanıyorum, yetmez mi? Yetmez. Mantığı kim kuracak? Duygulardan önce mantığınızı keşfedin. Mantığınızı çalıştırın, göreceksiniz ki içeride duygular var. İnsanın derinliği müthiş.

Mantıkla duygunun ters işlediğine katılmıyorsunuz o zaman.

O duygusallık. Duygu değil ki. O yapay. Mantığın olduğu yerde duygu vardır. Bilginin mantıksız olduğu yerde duygusallık vardır. Biz o yanlış bilgileri kabullene kabullene duygusallık geliştirmişiz. Mantığı kullanmıyoruz. Her aldığımız bilgiyle kişiselliğimizi geliştiriyoruz. Sertifikalar, ödüller, diplomalar… Hepsi kişiselliğimizi geliştirmek için. Kişilik için değil. Biz kişiliğimizi tanımıyoruz ki. Kendimizi bilmiyoruz. Bizim yaradılış sebebimiz kişiliğimiz. Ama bize kişiselliğimiz öğretilmiş. Hepimiz kişiselliğimizi geliştirdik. Hepimiz zekiyiz. Ama gelin aklımızı kullanalım dediğimde “Mehmet Bey akıl ne demek?” Aklınızı aramıyorsunuz. Akıl soyut çünkü. Somut derdindesiniz. Ben bunu 46 yaşında fark ettim. Bakın ben bahsettiğiniz piyasa hedeflerinin tek tek hepsini yakaladım. Ama mutlu değildim. Huzurlu değildim. Saadetin yakınından geçemiyordum. Cesur değildim. Mert değildim. Bir sürü değerlerimi kaybetmiştim. Özgüvenim yoktu. İnsan olduğumu bilmiyordum ki. İnsan olarak en değerli varlık olduğumuza dair inancımız olmalı. Olmalı ki imanımız artsın. Biz o olmadan iman arttırmaya çalışıyoruz. “Ben imanlıyım.” Sen zaten o 3 harfli kelimeyi kullanarak 1-0 geriden başlıyorsun. Sen kimsin ki onu kullanasın. Sen sonradan oluşturduğun duygusal bir insansın. Ne öğreti aldıysan onunla donanımlısın. Bu farklı bir şey. Kişilik başka bir şey. Hiçbir şey tesadüf değil. Bugün gönderdi böyle genç bir kuşakla konuştum. Şimdiye dek hep yetişkin insanlarla, olgun insanlarla çok konuştum. Ama bugün 3 tane genci böyle görünce çok hoşuma gitti. Sen yazmışsın, defterden soruyorsun ama istediğin gibi sorabilirsin. Yarın, biz bundan bir şey anlamadık tekrar yapalım bundan bir tane derseniz, sonra yine açarız anlatırız.

Artık yavaş yavaş sona geliyoruz. Herkesin her şeyden beklentileri var elbette. Sizin gelecek nesil ve bu neslin geleceğinden beklentiniz nelerdir?

+ Gelecek nesil derken, benimle beraber yaşayan 4 tane evladım var. Biri oğlum, biri kızım, biri damadım, biri de gelinim. Ve torunlarım var. Ben onlardan ne bekliyorum? Ya da sizlerden ne bekliyorum? Soru bu değil mi? Yani tecrübeli bir insan olarak benim birikim ve tecrübelerimden faydalanmak istiyorsunuz? Yaptığınız çok doğru. Her gencin bunu yapması gerekiyor. Size okuldaki insanlar “Ne yapıyor bunlar?” diyebilir. Siz yaptığınıza devam edin. Bu yaptığınız çok doğru bir şey. Onun için “Sen yeni kuşaktan ne bekliyorsun?” diyorsun bana. Yeni kuşaktan kendilerini tanımalarını bekliyorum. “Bilgili olmasını bekliyorum.” Bilgi çok. Kendini tanısın. “Zengin olmasını bekliyorum.” Ya bırak kardeşim. Kendisini tanısın. Asıl zenginlik orada zaten. Onun üzerine inşa etmeyen fakir zaten. Nereden biliyorsun dersen, kendimden biliyorum. Ben kendimi tanımadan her makamı yakalamışım. Ama içimden haberim yoktu. O yüzden kendilerini tanımalarını istiyorum. Zenginlik şu nefes alıp vereni tanımakta. Ben mi nefes alıyorum, yoksa bir nefes alıp veren mi var bende? “Ben alıyorum.” O zaman musalla taşındaki neden alamıyor? Bunları düşünmek gerekiyor. Aklın iki şeye ihtiyacı vardır. Bir düşünmeye, iki bilgiye. Bilgi lazım. Öğrenmek lazım. Eğer bilgi gerçek bilgiyse, düşünce tefekküre geçer. Bilgi gerçek değilse tatmin olmaz, düşünce çıplak kalır.  Yoksa hayal olur. Bunlar müfredatlarla evimizin içine kadar girdi. Ama bunun da sonuna gelindi. Zaman zaman gazeteye yazılar yazıyorum bunlarla alakalı. Bundan sonra biraz da sizin için şevkle devam edeceğim. Şimdi biraz daha perspektifimi genişlettiniz. Teşekkür ederim. Soruya dönersek. Ben sana sormak istiyorum. Sen kendini benim yerime koyup cevapla. Sen ne beklersin. Her röportajda böyle olmaz. Belli kalıplar olur. Ben sen kalıpları kır diye yapıyorum. Kalıpları kırıyorsun. İkinci sorudan beri sorularını değiştirerek sormaya başladın. Kalıpları kırarak geliyorsun, tebrik ederim seni.

Soruyorum. ne düşünüyorsun?

Yeni nesil eski nesilden mutlak surette farklı olacak. İnsanlık yeni olana yabancılık hissettiğinden, hep yeni olana “tü kaka” anlayışı vardı. İşte aile kuramayacaklar, bireysel kalacaklar, yalnız ölecekler, vesaire. Ben gayet de kendini fark etmede başarılı, kendinin farklılığının farkında bir nesil görüyorum.

Siz Z kuşağısınız evlat. Sizleri arıyorum ben. Sizin gibi, düşünüp aradığını bulamayanları. Sizler düşünenlersiniz. Doğruyu aramaya çıkarmış rabbim sizi. Gerçeği aramaya çıkartmış. Bize takılı kalmayın. Arayın, sorun, araştırın, bulun. İhtiyacını hissederseniz, Mehmet Gülseçen’in numarası sizde kayıtlı. Arayın sorun. Bizim gelecek kuşaktan istediğimiz bu. Her şeyi sorun. Kendinizi tanıyın. Dikkatinizi toplayın. Kendini tanımazsan manevi değerlerinden noksan kalırsın. Yetenekler insanın derinliğinde. Onlara ulaşın. Bu yeteneklerin adı ne biliyor musun? Bu yeteneklerin toplamı zaten ahlak ve kişiliktir. Ahlak insanın özüdür. Biz özümüzle birleşsek çö KUŞAKTAN KUŞAĞA-MEHMET GÜLSEÇEN

züm tamam o zaman. Çözüm basit. Peygamberimiz’in (s.a.v.) gösterdiği ahlak çerçevesinde kalmalıyız. O zaman çözüm ne? İşte bu konuda Mehmet Gülseçen size yardımcı olabilir.

-Bir Kuşaktan Kuşağa programımızın daha sonuna geldik. Efendim çok sağ olun bizi kırmadınız, konuk oldunuz, bizimle bu denli içten ve samimi şekilde söyleşi yaptınız. Biz verdik kıssayı, dikkati burada olanlar çoktan aldı hisseyi…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.