SON DAKİKA
Hava Durumu

Masumların suçu nedir?

Elazığ Harput’tan toplumsal nefret uyandıran ve ülkemizdeki adalet sisteminin nasıl işlediğine dair ip uçları veren, infial yaratan bir olay ile karşılaştık yine. Yaşları küçük, çocuk sayılan çocuklara yönelik cinsel istismar olayının bir tan

Haber Giriş Tarihi: 14.03.2015 09:54
Haber Güncellenme Tarihi: 14.03.2015 09:54
Kaynak: Haber Merkezi
https://bursadameydan.com/

Elazığ Harput’tan toplumsal nefret uyandıran ve ülkemizdeki adalet sisteminin nasıl işlediğine dair ip uçları veren, infial yaratan bir olay ile karşılaştık yine.

Yaşları küçük, çocuk sayılan çocuklara yönelik cinsel istismar olayının bir tanesi daha, çocukların yurttan kaçmaları ve jandarmanın onları yakalamasıyla ortaya çıkarıldı. Yoksa, üstü örtülmüş bir vaziyette 6 yıldır nasıl böyle bir iğrenç olayların devam ettiğini öğrenemeyecektik.

Öğrenemeyecektik çünkü, olayı çözmekle görevli olanlar, bu olayın duyulmaması için yapmadıklarını bırakmamışlar. Konuyla ilgili çocuklarınm kendilerine söylediklerine inanmamışlar. Aslında, onlarda, o çocukların o yaşlarda yalan söylemek gibi bir lüksü olmadığını, çünkü alavere-dalavere gibi olayları bilmeyecek kadar küçük yaşta olduklarını çok iyi biliyorlar.

Birde, o çocukların, başlarına gelen olaylarla ilgili olarak suçladıkları kişilerle birlikte aynı yerde ve aynı çatı altında yaşamak zorunda olduklarını çok iyi bildiklerinin de farkındalar.

Ama, susuyorlar.

Susmakla kalmıyorlar, olayların üstünün kapatılması için çalışıyorlar.

Görevlerini yerine getirmiyorlar.

Yurdun ismi çıkmasın diye düşündüklerini söyleyip, böylesi olayların hiç olmamış gibi davranmaya devam ediyorlar.

Bu olaylar, ne ilk ne de son olacak.

Sadece Elazığ Harput’ta değil, Bursa’da da benzer bir olay var. Adliyede davası hala devam ediyor.

Tuzağa düşürülen çocuklar.

Onların cinselliklerinden faydalanılan çocuklar.

Mağdur çocuklar bunlar.

Bir şekilde ailelerinden kopmuşlar.

Sokakta kalmışlar.

Terkedilmişler.

Arayanları, soranları yok.

Dertlerini anlatıp, derman bulacakları, anneleri yok. Babaları yok.

Aslında onlarda bir annenin ve babanın çocukları ama, görünürde ne anneleri var ne de babaları. Çünkü hepsi kendisilerini terk etmişler.

Kimisi, ekonomik. Kimisi ailevi.

Devlet bu çocuklara kol kanat germiş. Mutlu aile yuvası hazırlamış. Buralarda uzman kişileri görevlendirmiş. Devlet baba bağrına basmış bu masum yavruları.

Basmış ama, devlet adına bu çocuklara bakmakla yükümlü kılınanların niyetleri bozuk ki…

Böylesine olaylarla karşılaşıyoruz.

Bu travmatik olayların, trajikomik tarafları da var.

Eğer kamuoyuna yansıyan olaylar doğru ise, ifadeler doğru ise, ortalıkta çözümlenmesi gerekli çok büyük bir düğüm var.

Vahim olaylar var.

Daha ismini bile söylemekle zorlanan, ilkokul çağındaki çocukların, 9 yaşında cinsel taziye uğramasının hesabının sorulması gereken, bu olayları yapanlar değil, o olayların meydana gelmesine çanak tutan, göz yuman, bildiği halde bilmezden gelen, sorumluluk almak, sorunları çözmek yerine, olayların üstünü örtmeye çalıştıkları iddia edilenlerdir.

Bu kişilerin, toplum huzurunda ibretlik bir şekilde cezalandırılması gerekir.

Eğer, sorumluluk sahibi ise, devletin kasasından maaş alıp, mahsumlara cinsel tacizlerde bulunup, sapıklıklar yapıyorlarsa, bunların derhal devlet memurlukları sona erdirilmelidir. Bitirilmelidir. Kanunlar buna uygun değil, derhal, hem de derhal yeni kanun çıkarılmalı, bu kişiler için de uygulanmaya başlanmalıdır.

Mersin’deki Özgecan Arslan olayında konuştuk. Meydanlarda tepki gösterdik. Bir kaç gün geçtikten sonra unuttuk. Bugün, tekrar hatırlarımıza geldi. Hani, şu idam cezası var ya….

İnsanların, canlarına, mallarına göz dikip, cinsel yolla sapık ilişkilere zorlayanların asılması gibi bir ceza…

İşte o ceza, derhal getirilmelidir.

Bugünlerde seçimle kalkıp, seçimle yatıyoruz. Kimin listelere girip milletvekili seçileceğini hesaplayıp, tartışıyoruz.

Benim vekil adaylarından bir isteğim var. Topluma taahhütname imzalasınlar. Seçildikleri takdirde, genç kadınlara saldıran, onları öldüren, cinselliklerinden zorla faydalananların da idamla cezalandırılması için, idam kanununun geri getirileceğini söylesinler.

Birde, bu olayların üzerlerini örtmeye çalışanların da cezalandırılacaklarını söylesinler. Üç beş gün bu olayı konuşup, gündem soğuduktan sonra unutulmasına, sonrasında da olayları yapanların allem, küllemle adli cezalardan bile kurtarılmasına kadar daha önce yaşadığımız, hala yaşamaya devam ettiğimiz şu Memurun Muhakematı Kanunu’nu tamamen ortadan kaldıracaklarını taahhüt etsinler. Herkesin adalet önünde eşit yargılanabileceğini anlatsınlar.

Hani, aynı zamanda devlet memuru olan müfettişlerin olayları soruşturmak için geldiklerinde, memurları koruyup kollama adına nasıl raporlar düzenleyip olayları çarpıttıklarını gözler önüne serip, o müfettişlerinde cezalandırılacaklarını, hatta zaman geçirmeden böyle rapor yazanların, halka açıklanıp cezalandırmalarına etken olduklarını açıklasınlar.

Ki, milletten aldıkları vekaleti yerine getirdiklerine inanalım.

Ülkemizde adalet olduğuna inanalım.

Ülkemizde, suçlunun korunup, masumların suçlanmayacaklarına kanaat getirelim.

Yaşayın adalet diyebilelim….

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.