Seçim atmosferi, Ankara katliamından dolayı çok yukarılarda geçmiyor…
Kimi zaman ne yazabilirim diye düşünüyor insan…
Fikrin mi yok?
Söyleyeceklerin, paylaşacakların mı yok?
Yanlış giden işler mi yok?
Doğru yapılan işler mi az?
Haber Giriş Tarihi: 19.10.2015 14:27
Haber Güncellenme Tarihi: 19.10.2015 14:27
Kaynak: Haber Merkezi
https://bursadameydan.com/
Seçim atmosferi, Ankara katliamından dolayı çok yukarılarda geçmiyor…
Kimi zaman ne yazabilirim diye düşünüyor insan…
Fikrin mi yok?
Söyleyeceklerin, paylaşacakların mı yok?
Yanlış giden işler mi yok?
Doğru yapılan işler mi az?
Aslında hepsi var oğlu var da!..
Öyle bir cendereye girdik ki, siyasette başlayan ayrışma, medyada iyiden iyiye büyüyen saflaşma, toplum üzerinde de giderek kendini daha çok hissettirir oldu…
‘Taraf olma’ hastalığına yakalandık kabaca…
Doğru tek, yanlış tek…
Ya siyah, ya da beyaz…
Hayatın renklerini ıskalar olduk…
Düşünce yapımızda ileriye gideceğimize, geriye döndük…
Taraf, taraftar, fanatik olduk vesselam…
Takım tutar gibi parti tutar olduk…
Santrafor gibi algıladık parti liderlerini…
Dokunulmaz…
İlahi güç haline dönüştürdük…
Onların ‘kul’, ‘insan’ olduklarını unutup, yeni yeni meziyetler yükledik…
***
Bir insanı, insanlıktan çıkaran en önemli etken, yakın çevresidir, bazen de geniş kitlelerdir…
Sözgelimi, isim vermeden örnekleyeyim…
Bir dönem, bir din alimimiz çıktı, medyada geniş yer buldu, doğru şeyler dile getirdi, toplumu aydınlattı…
Bir süre sonra, öyle pohpohlandı ki, yürüyüşü değişti, konuşması değişti…
Bilgilendiren adam gitti, yalnızca her şeyi bilen adam geldi…
Yaşarken ‘Gayya kuyusu’nda bulur gibiydi kendini…
Hoş, bizde ‘din’de ezbere gittiğinden,
Bakara suresinin anlamı da bilinmediğinden, onunla birileri çıkıp abuk-sabuk konuştuğunda, aslında konuşanların da, o konuşmaları ‘es’ geçenlerin de, ‘Gayy’ kuyusuna yaşarken düştüğünü göremeyiz…
‘Rabbimiz bize zulmetmez. Rüşd ile “gayy” biribirinden ayrılmış, insana ayırd etme gücü verilmiştir. (Bakara, 2/256)’
Ayırt edebiline…
İnsana…
***
Nereden nereye?
O nedenle, körü körüne bir düşünceye, bir ideolojiye bağlanmayın…
Hayat, siyah ve beyazdan ibaret değil…
Hayatın renklerine tutunun…
Hiçbir şey mutlak doğru ya da mutlak yanlış değildir…
Sözgelimi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan…
Sonuçta içimizden gelen biri…
Doğru yaptığı işler çok…
Hiç yanlışı yok demek, insan olduğunu reddetmek demek olur…
Aynı şekilde, Davutoğlu, Kılıçdaroğlu, Bahçeli, Demirtaş…
Onları yüceleştirmeyin…
Onlara bir şeyler yüklemeyin…
Onları ‘insanlık’tan çıkarmayın…
Sözün özü, taraf olan bertaraf olmasın değil, kimse taraf olmasın körü körüne…
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Web.tv
Aslına dönsün her şey
Seçim atmosferi, Ankara katliamından dolayı çok yukarılarda geçmiyor… Kimi zaman ne yazabilirim diye düşünüyor insan… Fikrin mi yok? Söyleyeceklerin, paylaşacakların mı yok? Yanlış giden işler mi yok? Doğru yapılan işler mi az?
Seçim atmosferi, Ankara katliamından dolayı çok yukarılarda geçmiyor…
Kimi zaman ne yazabilirim diye düşünüyor insan…
Fikrin mi yok?
Söyleyeceklerin, paylaşacakların mı yok?
Yanlış giden işler mi yok?
Doğru yapılan işler mi az?
Aslında hepsi var oğlu var da!..
Öyle bir cendereye girdik ki, siyasette başlayan ayrışma, medyada iyiden iyiye büyüyen saflaşma, toplum üzerinde de giderek kendini daha çok hissettirir oldu…
‘Taraf olma’ hastalığına yakalandık kabaca…
Doğru tek, yanlış tek…
Ya siyah, ya da beyaz…
Hayatın renklerini ıskalar olduk…
Düşünce yapımızda ileriye gideceğimize, geriye döndük…
Taraf, taraftar, fanatik olduk vesselam…
Takım tutar gibi parti tutar olduk…
Santrafor gibi algıladık parti liderlerini…
Dokunulmaz…
İlahi güç haline dönüştürdük…
Onların ‘kul’, ‘insan’ olduklarını unutup, yeni yeni meziyetler yükledik…
***
Bir insanı, insanlıktan çıkaran en önemli etken, yakın çevresidir, bazen de geniş kitlelerdir…
Sözgelimi, isim vermeden örnekleyeyim…
Bir dönem, bir din alimimiz çıktı, medyada geniş yer buldu, doğru şeyler dile getirdi, toplumu aydınlattı…
Bir süre sonra, öyle pohpohlandı ki, yürüyüşü değişti, konuşması değişti…
Bilgilendiren adam gitti, yalnızca her şeyi bilen adam geldi…
Yaşarken ‘Gayya kuyusu’nda bulur gibiydi kendini…
Hoş, bizde ‘din’de ezbere gittiğinden,
Bakara suresinin anlamı da bilinmediğinden, onunla birileri çıkıp abuk-sabuk konuştuğunda, aslında konuşanların da, o konuşmaları ‘es’ geçenlerin de, ‘Gayy’ kuyusuna yaşarken düştüğünü göremeyiz…
‘Rabbimiz bize zulmetmez. Rüşd ile “gayy” biribirinden ayrılmış, insana ayırd etme gücü verilmiştir. (Bakara, 2/256)’
Ayırt edebiline…
İnsana…
***
Nereden nereye?
O nedenle, körü körüne bir düşünceye, bir ideolojiye bağlanmayın…
Hayat, siyah ve beyazdan ibaret değil…
Hayatın renklerine tutunun…
Hiçbir şey mutlak doğru ya da mutlak yanlış değildir…
Sözgelimi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan…
Sonuçta içimizden gelen biri…
Doğru yaptığı işler çok…
Hiç yanlışı yok demek, insan olduğunu reddetmek demek olur…
Aynı şekilde, Davutoğlu, Kılıçdaroğlu, Bahçeli, Demirtaş…
Onları yüceleştirmeyin…
Onlara bir şeyler yüklemeyin…
Onları ‘insanlık’tan çıkarmayın…
Sözün özü, taraf olan bertaraf olmasın değil, kimse taraf olmasın körü körüne…
Bizim vekilimiz bizi gütmesin…
Suretlerinden sıyrılıp, aslına dönsün her şey…
En Çok Okunan Haberler