Kentsel Kabristan

Son dönemde en çok gündeme gelen konulardan biri de ‘Kentsel dönüşüm’…
Global düzeyde sıkıntıların yaşandığı dönemde, yapay da olsa inşaat sektörü ekonomiye ‘moral ivme’ kazandırıyor.
Kentsel dönüşümde de en çok tartışılan kat irtifası…
‘Kat önemli değil, zemin iyi olsun, bina iyi olsun’ gibi sözleri de çok duyar olduk.
Kuşkusuz zemin önemli…
Kuşkusuz binanın yapımında kullanılan malzeme önemli.
‘5 katlı bir binanın deprem riskinin, aynı bölgede ve aynı özelliklere sahip 3 katlı bir binaya göre yüzde 40 daha fazla olduğunu’ ben değil, işin uzmanları söylüyor…
Bugünlerde kentimizde 5’i bul öp başına koy…
13-15 katlı yapılar…
Arsana göre çık…
Sanki ‘Kentsel Kabristanlar’ inşa ediliyor gibi.
Ne yapalım, söz konusu rantsa, gerisi fasa fiso… 
***
Klasik ekonomi tanımıdır, ‘Kıt üretim kaynaklarının kullanılmasındaki tercihler ilmi’.
Maalesef yalnızca Bursa’da değil, ülkemizin bir çok kentinde, yerel yönetimler, kaynakları tükettiği gibi, ötesine geçip borç batağına sürükledi…
Borç çok, yeni borç intihar olacak…
Abartılmış istihdam…
Eli kolu bağlı yöneticiler…
Ne yapsınlar?
Çare belli…
Ne kadar ellerinde arsa varsa satacaklar…
Yetmedi, arsa yaratacaklar…
Bağ bahçe, zeytinlik diye bakmadan, punduna getirecekler, imara açacaklar.
Bu onların suçu değil, onları bu çaresizliğe iten anlayışta.
Eskiden yerel yönetimler, Ankara odaklı çalışırdı.
Yerinden yönetim daha doğru dendi.
Yetkiler arttı…
Yetkisiz ellerde, kentlerin kaderleriyle oynandı.
***
Konudan konuya geçelim…
Vatandaş vergisini veriyor mu?
Ona yıllarca demedik mi, ‘vergilendirilmiş kazan kutsaldır’ diye…
Yine yıllarca demedik mi, ‘bu vergiler sana yol, su, elektrik olarak dönecek’ diye…
İyi güzel de yıllardır kullanım bedeline yakın, vergi alınıyor hizmetlerden.
Neden?
Nedeni basit, ‘kayıt dışı ekonomi’ hükmünü sürdürdüğü sürece, başka yolu yok…