

‘Ya dışındasındır çemberin
Ya da içinde yer alacaksın
Kendin içindeyken kafan dışındaysa
Çaresi yok kardeşim
Her akşam böyle içip, kederlenip
Mutsuz olacaksın
Meyhane masalarında kahrolacaksın
Şiirlerle, şarkılarla kendini avutacaksın
Ya dışındasındır çemberin
Ya da içinde yer alacaksın…’
‘Çember’… Murathan Mungan’ın dizeleri… Bir dönem Yeni Türkü’den dinledik…
Ya dışındasın, ya içinde…
Ya ordasın ya burada gibi…
Genelde de hayatımız bir çemberin içinde…
Aslında olmayan, bizim yarattığımız çember…
Bir nevi kendimizin yarattığı kendi hapishanemiz…
Ve bu çember bazen de kendi yarattığımız duvarlarımız değildir…
Başkalarının bize empoze ettiği, bizim ise bir türlü kıramadığımız duvarlar…
Hayat şeklimiz…
Olaylara bakışımız…
Kendi perspektifimizi yaratmak zor geliyor belki…
Belki de hazıra konmak, düşünce tembelliğimiz…
Kimi zaman hay huy içinde…
En özgür duranımız, aslında çemberin içinde yaşamakta özgürlüğü…
Ne verilirse alanız sanki…
***
Politika…
Güncel…
Bu kelimeleri yazdığımızda, söylediğimizde kuşkusuz Cumhurbaşkanı Erdoğan da gelecektir aklımıza…
Yaşanan iki çember…
Her konuda olduğu gibi…
Çemberin birinde yer alanlar için, Erdoğan ne dese doğru…
Doğru da dese doğru…
Yanlış da dese doğru…
Diğer çemberin içinde yer alanlar da farklı değil…
Erdoğan ne dese tam tersi…
Doğru dese yanlış…
Yanlış dese de yanlış…
Oysa hayatın renkleri var…
Siyahları, beyazları, grilikleri, tonları…
Çemberi kırmalı belki…
***
Politika dedik de…
Sevdalar da benzer değil mi?
Duygular, zorunluluk gibi kimi zaman…
Aşk da…
Yine çember!..
Annem ne der?
Babam ne der?
Çevre ne der?
Ne derler çoğaldıkça, çemberin de duvarları sağlamlaşıyor…
Ben ne derim yok…
Ben varım yok…
Kendimiz için yaşamayı denesek?
Neredesin?