

Folklor deyince aklımıza ilk gelen yöre oyunları, düğün dernek, eğlence…
Halk bilimi demek doğrusu o zaman…
Halk edebiyatı…
Biz o bilimin neresindeyiz?
Yakınında olmadığımız kesin…
Ortaokul yıllarında rahmetle andığım öğretmenim Numan Kartal olmasa, belki bizler de halk bilimine uzak kalacaktık…
Derlemeler…
Araştırmalar…
Kocacık Türkleri ve Atatürk…
Keloğlan masalları…
Derin ve engin bir zenginlikti Numan Kartal…
Sonraki yıllarda da, üniversite sıralarında Prof. Dr. Nevzat Gözüaydın’dan ders alma ve tanıma fırsatı bulunca, halk biliminin saha çalışmalarını da yapmak durumunda kaldık…
Uçsuz bucaksız zenginliklerimizle buluşma…
★★★
Şimdi sandık desem…
Hemen evet-hayır gelecek aklımıza…
Referandum…
Sonuçları ile yorumlar…
Asıl olan halk bilimi ile daha çok tanışıp buluşsak, tüm okullarımızda erken yaşlarda bu bilimle çocuklarımız yoğrulsa, Türkçe’nin nasıl ‘bilim dili’ olduğunu ve nasıl olacağını da görebiliriz…
★★★
Ninelerimize sandık desek…
Hemen akıllarına gelenekleri gelecektir…
Halk türküleri, maniler…
Sonsuz yolculuğa çıkacaklardır, ninnilerle, masallarla…
Ninelerimize sandık desek…
Hemen akıllarına çeyiz düşer…
Biraz uzaklaşıp stresten…
Kendimizi kaptırdığımız referandum girdabından çıkabilmek için, yitirmeye başladığımız değerlerimize uzanalım…
Erzincan yöresinden bir türkü yakarak noktalayalım yazımızı…
Dağdan indirdim cevizi
Hani gelinin çeyizi
Ağlama gelin ağlama
Kaynın getirir çeyizi
Verin gelini gelini
Evin gülünü gülünü