Cumhuriyetin kuruluşundan beri Türkiye yönünü batıya dönmüştür.
ABD ve Avrupa ülkeleri ile aynı paktlarda yer almış BM’de de keza batı yanlısı duruşlar sergilemiştir.
Bir zamanlar bu ülke tamamen ABD’nin yakın markajında olan bir durumla karşı karşıyaydı.
Menderes zamanında bu durum zirve yapmıştır.
Marshall Plânı çerçevesinde ABD’den Türkiye’ye yardımlar gelmiştir.
Ben ilkokulda iken ABD’den gelen süttozu ile beslendiğimizi hatırlıyorum. Üzerinde güya dostluk göstergesi olarak iki birleşmiş el işareti bulunan bu koliler devlet eliyle okullara dağıtılır ve mutlaka bunları içmemiz istenirdi.
Okulda hepimize ABD’den gelen o pis kokulu süttozlarından yapılan süt ve ayran içirilirdi.
Öyle kötü bir tadı vardı ki, sütün içine kahve koymadan içemezdik.
Biz bunları yaşamış bir nesiliz.
ABD’ye son derece teslimiyetçi bir politika izlenmiş, gerek ekonomik ve gerekse de askeri alanda tam manasıyla ABD’ye güdümlü hâle gelmişizdir.
Daha sonraları da Komünizm tehlikesine karşı ABD ile olan bağlarımız iyice kuvvetlenmişti.
ABD ile olan ilişkilerimizde genellikle tek taraflı olarak ABD menfaatleri doğrultusunda hareket edildiği de bir gerçektir.
Biraz başımızı kaldırdığımızda ABD tarafından en ağır müeyyidelerin uygulandığını görüyoruz.
Nitekim Kıbrıs’taki Türklere Rumlar tarafından vahşi katliamlar uygulaması üzerine 1974’te yaptığımız Kıbrıs Barış Harekâtı nedeniyle adaya asker çıkartmamız üzerine, ABD tarafından uygulanan ambargo yaşı müsait olanların hafızasındaki yerini muhafaza etmektedir.
ABD’ye bağımlı olmasaydık yıllar boyu bu ambargonun kalkmasını beklemeyecektik.
 ***
Siyasi alanda da ABD devamlı olarak Türkiye’yi karıştıran tertip ve plânlar içinde olmuştur.
1960 darbesi, 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesini buna örnek olarak gösterebiliriz.
Nitekim, 12 Eylül 1980 darbesinin ABD tarafından desteklendiği o kadar açıktır ki; ABD’li yetkililer darbeden sonra yaptıkları açıklamalarda, our boys (bizim çocuklar) kazandı demişlerdir.
 ***
15 Temmuz 2016 hain ve alçak darbe teşebbüsü de ABD’nin himayesi altında gerçekleşmiştir.
Yoksa FETO haininin tek başına bu işlere kalkışması mümkün değildir ve aslında buna güçleri de yetmez.
Yıllardır Pensilvanya’da FETO hainini besleyen ABD’nin bütün bu olaylardan ve koliler dolusu evrakın ABD’ye gönderilmesine rağmen hâlâ FETO’yu vermemesi nasıl açıklanır?
Papazı teslim eden Türkiye maalesef FETO’yu teslim alamamıştır.
 ***
Şimdi gelelim yeni gelişmeye…
ABD tarafından yapılan son açıklamaya göre Türkiye F-35 uçakları anlaşmasından çıkartılmıştır.
F-35 uçaklarının üretimi ABD ile ortak yapılıyordu. Türkiye’de imal edilen binlerce parça ABD’ye gönderiliyordu. Bunun yanında Türkiye’den ABD’ye giden pilot ve teknik ekibe de F-35 konusunda eğitim verildiğini biliyoruz.
ABD tarafından yapılan açıklamada bu konu için ABD’de bulunan personelin de 31 Temmuz’a kadar ülkeyi terk etmeleri istenmiştir.
İşte dost ve müttefikimiz ABD’nin Türkiye’ye attığı son kazık.
Tabii bunun sebebi var.
Rusya’dan aldığımız savuma amaçlı S-400 füzeleridir.
Ne yapacaktık yani; her konuda ABD’nin onayını mı isteyecektik.
Türkiye bağımsız bir ülkedir ve istediğini istediği yerden alır ve satar.
ABD’nin bu konuda uygulamaya kalktığı müeyyideler de bizim gücümüzü zayıflatmaz.
Daha da olmazsa dünya yeniden kurulur ve Türkiye de orada yerini alır.