AK Parti’nin 2002 yılında iktidara gelmesi ile birlikte ülkede bir istikrar dönemi başlamıştır.
Recep Tayyip Erdoğan’ın idaresindeki Türkiye 15 yılda ülkemize her alanda sayısız hizmetleri birbiri ardı sıra hayata geçirerek ülke insanımızın da haklı güveninin sağlamıştır.
Uzun yıllar kısır siyasi çekişmeler ve didişmelerle vakit kaybeden ülkemiz, birçok alanda bürokratik engelleri kaldırarak ülkenin önünü açmıştır.
Yönetim anlayışındaki “hizmetkâr devlet” anlayışı, devlet-millet kaynaşmasını sağlayarak huzurun tesis edilmesinde önemli rol oynamıştır.
Artık, vatandaşına tepeden bakan “ceberut devlet” anlayışı ortadan kalkmıştır.
En yenilikçi zannedilen bazı kesimler bile, bu yeni yönetim anlayışına bir türlü adapte olamamış, ülkenin elden gittiğini, bölünüp parçalandığını sanmışlardır.
Ama gelin görün ki, en büyük hizmetler de bu dönemde yapılmıştır.
Bunu görmemek mümkün değildir.
Devletimiz güçlenmiş, milletimizin başı göğe ermiştir.
Şahsiyetli dış politika ile milletimiz bu dönemde tanışmıştır.
Türkiye’nin kalkınmasını, dışarı bağımlılıktan kurtulmasını ve bir süper güç olmasını istemeyen batılı şer güçler ise ülkeyi karıştırmaktan geri durmamışlar, terör örgütlerini gizli-açık destekleyerek ülkenin istikrarını bozmak için var güçleri ile saldırmışlar ve saldırmaya devam etmektedirler.
Son bir senede yaşadığımız olaylar bile batının gerçek yüzünü görmemiz için yeter de artar bile.
Asrın en büyük ihaneti olan FETÖ kalkışması dış güçlerin de desteği ile yapılmış ama milletimiz ikinci bir Kuvayı Milliye ruhuyla bu büyük badireyi Allah’ın yardımıyla savuşturmayı bilmiştir.
Şimdi, devleti ele geçiren bu mel’un yapının artıkları temizlenmeye çalışılıyor.
Yeni anayasa değişikliği ile Erdoğan’ın partinin başına geçerek bütün dizginleri tam manasıyla ele almasının ardından ülke kalkınmasının katlanarak süreceğine inanıyoruz.
Böylelikle, partide zamanla oluşan ataletin de ortadan kalkması bekleniyor.
***
Türkiye’nin, dünya milletler yarışında hak ettiği yeri alması için çağlar üzerinden atlayan bir yeni şahlanışa ihtiyacı vardır.
Biz buna “diriliş ruhu” diyoruz.
Asırlarca dünyaya hükmeden adaletli sistemin tekrar hayata geçirilmesi için günün şartlarına uygun ama milli ve dini anlayışımızdan taviz vermeden yeni bir hamleye ihtiyacımız vardır.
Bu da; kokuşmuş batı medeniyetine kuru kuruya bir özenti ile olmayacaktır.
Kendi öz medeniyetimizin tekrar dirilmesi ile olacaktır.
Batı ülkelerinde, şakağına tabanca dayatılıp öldürülmesi istenen Erdoğan resimlerinin asıldığı bir dönemi yaşıyoruz.
Milletimiz bunları görmekte ve liderine daha sıkı kenetlenmektedir.
MHP lideri Bahçeli’nin milli bir duruş gösterip hain Haçlı zihniyetine karşı Erdoğan’ın yanında saf tutması da her türlü takdirin üzerindedir.
Artık ülkemizde kısır siyasi çekişmelerin itibar görmesi mümkün değildir.
Türkiye’nin yepyeni bir döneme girdiğini belki bazıları henüz anlamış değillerdir ama er-geç anlayacaklardır.
Bundan böyle, ülkemizin kalkınması ve refahı için sözü olanlar konuşacaktır.
Üniversiteler gerçek anlamda bir bilim araştırma merkezleri olarak çalışacaklardır.
Projeler yarışacaktır.
Her alanda milli sanayimiz kurulacaktır.
Bize bizden ve Allah’tan başka yar ve yardımcı yoktur.
Ülkem için “Ben de varım” diyen mübarek insanların Rabbim yar ve yardımcısı olsun.
Rabbim; “İnanıyorsanız üstünsünüzdür” buyurmuştur.
Evvel Allah’ın izni ve yardımıyla her şey daha güzel olacak ve inananlar kazanacaktır.
