1960’lı yıllarda genellikle düz işçi olarak başta Almanya olmak üzere Avrupa’ya gelen Türklerin birçoğu şimdi yabancılara da iş veren patron durumundalar.
Bilhassa gıda sektörü neredeyse tamamen Türkleri elinde diyebiliriz.
Bu, Münih’te de böyle, Brüksel’de de böyle, Amsterdam ve Rotterdam’da da böyle.
Avrupalı nın kızarmış patatese başka bildiği bir şey yok.
Türkler, Avrupa’ya döneri, lahmacunu, pideyi, çiğköfteyi, baklavayı ve bütün ev yemeklerini de tanıttılar ve bizim damak tadımızı öğrettiler. 

***
Türklerin işveren olmaya başlaması ile birlikte, işadamları kuruluşları da kurulmaya başladı.
Bunların en önde gelenlerinden birisi de kısa adı EOBA olan Avrupalı İşadamları Derneği.
Avrupa’da toplam 10 ülkede faaliyette bulunan EOBA’nın Hollanda Subesi’nin haftalık Yönetim Kurulu Toplantısına davetliyım. 
Hollanda Başkanı Hasan Aras ile birlikte Lahey’e gidip toplantıyı izledim. 
Hollanda’nın muhtelif şehirlerinden gelen çeşitli sektörlere mensup işadamları ile tanışma fırsatını buldum.
Türkiye ile ticaret konusunu açtığımda şöyle bir sıkıntı yaşadıklarını ifade ettiler.
Türkiye’den giden malların çeşitli eksikler ve noksanlıklar taşıdığını ve bu yüzden yurtdışında mahçup duruma düştükleri söylediler.
Bu yüzden de Türkiye’den mal almaya pek yanaşmadıklarını öğrendim.
Son derece üzücü bir durum bu.
AB’ye girme davası güden Türkiye’den bu tür bozuk malların gelmesi bizler için son derece yüzkızartıcı bir durum.
Bu konuda son derece dikkat etmemiz gerekiyor.
Türkiye, Avrupa’ya partner olacaksa üretimini düzgün yapmalıdır.
Ancak bu şekilde rekabet gücümüz olur.

***
Birçok alanda Avrupa’yı geçen Türkiye’nin bazı noktalardaki aksayan yönlerini de süratle gidermesi gerekiyor.
Bu konuda, işadamları derneklerimize de önemli görevler düşüyor.
Ülkemizin ticari itibarı ile oynamaya kimsenin hakkı yoktur.
Avrupalı işadamlarımızı destek olmamız da milli bir görevdir.