Ayasofya denilince bir heyecan sarıyorsa insanı, işte o ruh açacaktır yalnız Ayasofya’yı. Yoksa kimileri için ha müze olmuş ha camii hiç fark etmez. Ramazan ile başlayan Avrupa kupası futbol turnuvası sayesinde teravih namazına denk gelen maçlar yüzünden tercihini televizyon başında geçirmekten yana kullanan Müslüman din kardeşlerimizin attıkları “Zincirler kırılsın Ayasofya açılsın” sloganları kulaklarımda çınladı durdu. Yüz kişilik mescitleri daha dolduramadığımız bu mübarek günlerde hangi Ayasofya’yı açmaktan bahsediyorsunuz. Ayasofya’nın yarından tez açılmasını isteyeniniz olarak gördüğüm bu tablo karşısında sesimizin daha arka sokaktan öteye gitmeyeceği kanaatindeyim. Ayasofya’nın açılması için bağırmaktan ziyade kapılarına dayanıncaya kadar cemaatin saf tutması gerekmektedir. O zaten kendisi “Buyurun gelin içeride de namaz kılabilirsiniz” diyecektir.   Gerçekten biz istiyor muyuz? Şayet istiyorsak bunu göstermek için yol ve yöntemi daha etkili seçmeliyiz. Yoksa Ayasofya mahzun, sessiz ve hüzünlü bekler duracaktır. Bizler söz verip demeliyiz ki “Ey Ayasofya, sen kapılarını bize açtığın andan itibaren beş vakit şaşmadan binler, on binler cemaat olarak senin o engin kubbenin altında secdeye gideceğiz. Seni yalnız hiç bırakmayacağız.” Bu sözü verelim mi, ne dersiniz?
* * *
Havaların ısınmasıyla birlikte orman yangınları peş peşe gelmektedir. Bu yangınların çıkma nedeni çoğu zaman söndürülmeyen ateş, izmarit, kırılan cam parçaları ya da sabotaj olmaktadır. Tüm bu nedenleri sıraladığımızda yine insan faktörü en başta rol oynamaktadır. Yazık değil mi? Sizlerin sorumsuzca davranışınızdan dolayı içerisinde binlerce canlıyı barındıran o güzelim ormanları yakıp mahlûkların ölmelerine sebep oluyorsunuz. Ne insanlara ne hayvanlara ve ne de doğaya saygınız var. Katilsiniz.