Tekrar hatırladık mı deprem kuşağında olduğumuzu.

Bu işin şakası olmadığını bir kere daha anlamış olduk mu?

Sallanınca hemen aklımıza ilk gelen bina yıkılacak mı sorusu oluveriyor.

Gel gör ki, binalarımızı sağlamlaştırmak için kentsel dönüşümü isterken hep daha fazla daire verilsin diye niçin direniyoruz?

Elbette hak olan neyse istenir ama ayak bağı olmamakta gerekiyor.

Artık bizlerin sağlam yapılarda oturmamız gerekiyor. Nokta.

Geçenlerde Nilüfer bölgesindeki 180 mülk sahibinin aldıkları kararla dönüşüm yapılan Nilüfer sitesinin temel atma törenine gitmiştim.

Site yöneticisinin konuşmasında “Bu iş için 3 yıl uğraştık ve pek çok yüklenici firma bu işe yanaşmadı” cümlelerini manidar buldum.

Oysaki binaları 17 Ağustos depreminde çok zarar gördükleri halde o zamandan beri ellerinde hiç kimsenin tutmadığını söylemişti.

Ta ki bu projeyi Başkan Altepe’ye sunana kadar.

Dertlerine derman olan Büyükşehir Belediyesine nasıl teşekkür edeceğini bilemiyorlar. Haklılar. Nilüfer bölgesinin en güzel konumunda olup eski binalarda yıllarca hayatlarını sürdürüyorlardı.

Şimdi o eski binaların yerine en kısa zamanda modern yapının yükselmesiyle site sahipleri hak ettikleri değere ulaşacaktır.

Evet, bunun gibi şehrin birçok yerinde bu türlü değişim ve dönüşüme acilen ihtiyaç vardır.

Bu sallantılar bizleri biran önce daha hızlı harekete geçmeye sevk edecektir.

Her an korku içinde yaşamak, ha yıkıldı, yıkılacak endişesi taşımak ızdırap vermektedir.

Bu dönüşümler her iki tarafında fedakârlık yapmasıyla daha hızlı sonuca ulaşabilir.

Allah korusun olası bir büyük deprem sonrası her türlü keşkeler fayda vermeyecektir.

Artık iş, işten geçtikten sonra istediğiniz kadar dizlerimizi dövsek nafile.

Tedbir kuldan takdir her daim Allah’tandır.