SON DAKİKA
Hava Durumu

‘BAKKAL AMCA’ BİR KÜLTÜRDÜ!.

Yazının Giriş Tarihi: 18.01.2020 13:51
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.01.2020 13:51

Eski bakkalları bilir misiniz?
Ben Bursa’da Umurbey Mahallesi’nde büyüdüm..
Benim de “Bakkal amca”larım vardı..
Vehbi, Ahmet, İbrahim, Fehmi, Şipka amcalar gibi..
Hatırlıyorum da; küçük yaşta annem bir kağıtta alınacak listesini verir, o amcalara giderdik.. Elimizdeki kağıdı, verilmişse parayı uzatıp beklerdik. Para verilmemişse bile bakkal amcanın kağıtta yazılanları vereceğini bilirdik. Bakkal amca, peyniri tenekeden keser, pirinci kese kağıdına, yoğurdu geniş tepsiden uzattığımız kaba koyardı. Sık el silinen, tezgah altındaki grileşmiş havluları akıllardadır. Paran kadar, 100, 250 gramlık siparişleri çocuk aklımızda zor tutardık.
Aldığımız ekmeği ucundan kemirmeden eve tam götürmezdik. Bakkal amca tarttıklarını kese kağıtlarına koyar, fileye doldurur, ya para üstünü hesaplayıp verir ya da bizim küçük veresiye defterine tek tek yazardı. Veresiyesi kabarıklar çoktu. Ama, Bakkal Amca’da “Bu adam mahalleden çekip gitse bizim para ne olacak?” kaygısı hiç yoktu.
Belki de bu karşılıklı güven bizlere çok şeyler öğretti.
Aynı, sütçü Haydar Abi’nin her sabah süt getirdikçe tebeşirle kapı kenarına attığı çentikler gibi. O çentiklere kimse dokunmaz, silmezdi. Taa ki; parası ödenene kadar..
Söz, karşılıklı güven çok önemliydi..
Doğal ki; kuş yuvada, çevresinde gördüğünü yapar.. Sadece aile değil, bakkal amca, sütçü amca, kasap, manav amcalar ve diğerleri.. Meğer bize neler öğretmişler neler.. Doğruluk, güven, yalan söylememek, haksızlık etmemek, çalmamak..
Haa, biz de “efendi çocuklar”dık.. İnce düşünürdük. Devamlı alışveriş yaptığımız en yakın bakkalda istediğimiz yoksa bile, başka bakkaldan aldığımızda “o üzülmesin!” diye, sanki bir suç işlemiş gibi onun önünden değil başka yoldan eve dönerdik.. Eskinin o daracık, “hoş kokulu” küçük bakkal dükkanları, “Bakkal amca”lar meğer bir kültürmüş, hatta bir eğitim yeriymiş..
Ne çok şeyler öğretmişler..
Çocukluk işte.. Akide şekeri, ucuz küçük sütlü çikolata, çıtır gofret almaya harçlığımız yeterdi de, büyük çikolatalarda aklımız kalırdı. Kanaatkardık, evin halinden anlardık, “İsterim” diye tutturmazdık. Biliyordum ki; borç sevmeyen, veresiye defteri kullanmayan babam, ne lazımsa parası varsa alırdı. Artık bakkal amcalar, bir kavanozun içine eliyle uzanıp çocuklara “ikram şeker” vermiyor. Kulağının arkasına iliştirdiği sabit kalemle de sarı veresiye defterine yazmıyor. “Bunları da yaz deftere Bakkal Efendi” diyen büyükler de kalmadı.
Şimdi, sanki hiç ödenmeyecekmiş gibi banka kartlarıyla çekim, sürekli alışveriş, ipin ucunu kaçırma, bir anlamda savurganlık var..
Demek ki; o yıllarda biz, tutumlu olmayı, kendi yağımızla kavrulmayı, ayağımızı yorganımıza göre uzatmayı, borçsuz yaşamayı, az şeyle çok mutlu olmayı vb. çok şeyi de öğrenmişiz.
‘Bakkal amca’lara, gidenlere, yüreğimize sakladıklarımıza rahmet olsun.
 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.