SON DAKİKA
Hava Durumu

Bursa deprem kuşağında bari camileri denetleyelim!

Yazının Giriş Tarihi: 27.07.2020 10:52
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.07.2020 10:52

Bursa’ya şöyle bir bakıyorum da, zaman zaman derin bir sukut-u hayale kapılıyorum. Bizler bu kentte insanların ibadet etmesi için onlarca cami inşa etmiş bir kuşağın torunlarıyız.
Başta Ulu Cami olmak üzere Yeşil, ya da Yıldırım Bayazıt  camilerinde, anlamını bulan gönül estetiğimiz, büyük ustaların elinde işlenerek bizlere feyiz kaynağı olmuştur.
Bir de etrafımızda inşa edilen camilere bir bakınız lütfen!
Merdivensiz, içi boş, sacdan yapılmış minareli mescitler inşa ediliyor her yanda. Manevi duygularımızın tezahürü olarak her birimizin Sinan ustalığında olması beklenemez tabiki. Ama her zaman inandığım bir şey vardır ki, insanın içi dışına yansır. Eğer çok ihtişamlı ve titrek duygularımız varsa aynı duygularımızı yaşayabileceğimiz müreffeh mekanlar inşa etmek zorunda değil miyiz?
Mekana dünya görüşünü, kimliğini sindirmeye çalışmış insanların torunları olarak bu yaptığımız, tehlikeli yapılar bizi ne kadar yansıtıyor acaba…
Bu hali hazırdaki sözüm ona modern binaların gösteriş düşkünü insanların dışı vurumu olarak meseleye bakmamız bizi daha büyük hayretler içinde bırakıyor.
Müslümanın parası çok da harcayarak yeri yoksa, bu daha büyük ayıptır. “Benim ondan neyim eksik” kabilinden yapılan gösterişli, dış cepheleri yaldızlı binaların içinde oturanlar,içlerinden geçen soylu ama mütevazı düşüncelerini daha nasıl cilalayacaklardır diye düşünürüm.
Bursa’da modern camiler yapılıyor diye seviniyoruz. Halbuki gösteriş kokan bu çeşit bir zenginlik belirtisi olarak yükselen inşaatların bizlerden neleri alıp götürdüğünün farkında bile değiliz.(Mimar Sinan’ın mimarisi nerde?)
Aslında karşı karşıya bulunduğumuz sorun, kültür konusunda bir tercihten kaynaklanıyor kanaatimize göre.Karşımızdaki tablo, hayatı modern çizgilerde ve ilişkilerde arayan bir zihniyetin sonucudur!
Bütün entelektüel dünyalarını yalnızca “din imanı”na dayandıran birtakım yetkili ve de pek tabi ki maddeten zengin insanların gönüllerinde yatan asıl aşkın, gökdelenler inşa etmek olduğuna inanmak istemiyorum.O zaman nerde kaldı mütevazılık? Nerde kaldı gösterişten uzak, sade bir yaşam?
Bu insanlara, İslam şehirlerinde hiçbir yapının yüksekliğinin minarenin boyunu geçemeyeceği kuralını hatırlatmamız,tabii ki onlardan çok şey istemek olur. Fakat biraz tutarlılık beklememiz de hakkımızdır.
Yüz yıllara meydan okuyan minarelere rağmen,(Marmara depreminde bunu gördük) bir sarsıntıda evlerin üzerine yıkılan minarelere ne demeli.(Denetleniyor mu,ya da kim denetliyor sorma hakkını kendimizde buluyoruz.)
 
Konuyu güzel ve anlamlı bir fıkra ile ortaya koymak mümkün. Gerçi bizim ülkemizde,Ergenekon depremi,balyoz depremi, yargı depremi, siyasi deprem, sosyal,ekonomik depremlerden fırsat bulup gerçek deprem gündem oluşturur mu bilmiyorum.
Birkaç yılda bir olsa da hatırlatıyor işte kendisini acı sonuçlarıyla.
Fıkra şu: Marmara depreminden sonra mahkeme kurulur, suçlu olduğuna inanılan müteahhit huzura çıkarılır.Hakim:”Depremde yaptığın binalar yıkıldı, insanların ölümüne sebep oldun. Ne diyeceksin bu konuda?”
Müteahhit: “Efendim benim bir suçum yok, malzemeleri tastamam kullandım, çimento görevini yerine getirmedi, demir ile kumu birleştirmedi” şeklinde kendini savunur.
Bunun üzerine müteahhit beraat eder, çimentoyu mahkemeye getiriler.
Hakim çimentoya da neden kum ile demiri birleştirmediğini sorar.
Çimento: “Ben de bir kabahat yok, kum kaliteli değildi. O yüzden oldu” der. Bu sefer kumu getirirler mahkemenin huzuruna. Kum ise demiri suçlar.
Son olarak demiri tutup mahkemenin karşısına çıkarırlar.
Hakim: “Depremde ki yıkımların sorumlusu sen mişsin! Ne diyorsun?”
Demir: “Vallahi yalan billahi yalan. İftira efendim. Deprem günü ben olay mahallinde bile yoktum.”
İşte bizim bugün yapılan önemli mekanlarımızın yapılaşma fotoğrafı. Bu kadar net. Demir olay mahallinde yok, çimento eksik, kum kalitesiz, zemin bozuk, malzeme eksik.Bari bugünlerde denetimler vicdanla cüzdan arasına sıkışıp kalmazsa.
Tabii bunlar betonarme! binalar için geçerli tespitler.Yaa betonun varlığı keşfedilmemiş,14-15. yüzyıllardan kalma tekniklerle oluşturulan köylere ne demeli. Tabii burada da suçlu belli: Kerpiç…
Aman ha unutmayalım deprem kuşağındayız…
Bari camileri denetleyelim!
 
 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.