SON DAKİKA
Hava Durumu

DÜNYA MİLLETLER YARIŞI

Yazının Giriş Tarihi: 24.07.2019 08:59
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.07.2019 08:59

Osmanlı İmparatorluğu’nun çökmesi ile birlikte elimizde bağımsız bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti kaldı.
Osmanlı 20 milyon kilometre kareye yayılan büyük bir imparatorluktu.
Üç kıta ve yedi denize hükmediyordu.
Dünyada sözü geçen hâkim bir devletti.
İttihat Terakki ve Jön Türkler gibi batılılaşma hareketleri ile Osmanlının altı oyuldu.
1838 Tanzimat Fermanı ve 1856 Islahat Fermanı ile de milli ve manevi değerlerimizden bir kopuşun ilk temelleri atılıyordu.
Türklük ve İslam etle tırnak gibi birbirini bütünleyen iki unsurdur.
Biri diğerine tercih edilemez.
Türklerin İslâm’ı kabul ettiği Karahanlılar zamanından beri yaklaşık bin sene İslâm’ın sancaktarlığını yapmıştır. Orta Asya bozkırlarından Avrupa’ya kadar İslam’ı getiren Türkler olmuştur.
 ***
Osmanlının zayıflayıp çökmesi ve bir kurtuluş mücadelesi neticesinde yerine Türkiye Cumhuriyetinin kurulması ile birlikte yeni devletin bütün kurum ve kuruluşları ile birlikte tesis edilmesi zaman almıştır.
Bunun yanında, neredeyse ekonomisi yok denecek kadar az olan sadece ilkel tarıma dayalı olan bir yapıya sahiptik.
Avrupa ise Sanayi Devrimi’ni yapmıştı.
Yeni kıta Amerika ise büyük bir güç olarak dünya devletlerinin karşısına çıkmıştı.
Türkiye’nin Avrupa ve Amerika ile yarışacak gücü yoktu.
Cumhuriyetin kurulması ile birlikte yavaş yavaş fabrikalar da kurulmaya başladı.
Bunlar, demir çelik, şeker, basma ve sigara gibi fabrikalardı.
Karasaban ile sürülen araziler artık yeni getirilen traktörlerle sürülmeye başlanmıştı. Ancak bu oran binde bir bile değildi ve çok yetersizdi.
Henüz barajlar yoktu ve tarımsal sulama yapılamıyordu.
Kısacası ülke yokluk ve kıtlık içinde kavruluyordu.
CHP’nin tek parti iktidarı da millete baskı ve zulüm uygulamaktan başını kaldırıp ekonomik kalkınmaya yönelik faaliyetleri yapmaktan çok uzaktı.
Dolayısı ile batı ülkeleri hızla kalkınırken biz yerimizde saymaya devam ediyorduk.

Böyle olunca da batı ülkeleri ile aramızda olan fark iyice açılıyordu.
 ***
Cumhuriyet tarihimizde dört isim kalkınma yönünde önemli işlere imza atmıştır.
Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal ve sonuncusu da halen başta olan Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Bunlar içinde Süleyman Demirel zamanında bilhassa barajlar yapılması konusunda büyük bir başarı sağlamıştır.
Turgut Özal ise ekonomik kalkınma alanındaki çabaları ile Türk insanının ve daha çok da işadamlarının gözlerinin açılmasını sağlamış ve dünya gerçekleriyle yüz yüze getirmiştir. Özal, uçaklara doldurduğu işadamlarını dünyanın dört bir köşesine taşıyarak dünya ticaretini öğrenmelerini sağlamıştır. Türk insanı en çok Özal zamanında ekonomik terminoloji ile tanışmış, enflasyon, devalüasyon, İMF, Dünya Bankası gibi kavram ve kurumlardan haberdar olmuştur.
 ***
Recep Tayyip Erdoğan ise tamamen bir halk devrimi şeklinde başa gelerek, geçen 17 sene süre zarfında yapılamayanları yaparak Türkiye’yi dünya milletler yarışında önemli bir konuma getirmiştir.
Bundan sonra Türkiye’nin hedefi, 2023 yılında 25 bin dolar kişi başına milli gelir ve 500 milyar dolar ihracattır ve dünyanın 10 büyük ekonomisi içinde yer almaktır.
Bunun ne kadarını gerçekleştirebilir bilemeyiz ama böyle bir hedefin ortaya konması ve bu uğurda çalışılması bile büyük bir başarıdır.
Türkiye’nin dünya milletler yarışında hak ettiği itibarlı yere gelebilmesi için kısır siyasi çekişmeleri bir tarafa bırakıp, milli birlik ve beraberlik içinde planlı bir kalkınma modelini benimsemesi gerekir.
Bizim artık daha fazla kaybedecek vaktimiz yoktur.
Türk ve İslâm dünyasının lideri olmak ve lideri kalmak istiyorsak bunun başka yolu yoktur.
Aksi halde ikinci ve üçüncü sınıf bir ülke olarak kalırız ki bu da ecdadımıza ihanet olur.
 
 
 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.