Orhan Veli gözlerini kapatıp İstanbul’u nasıl dinlediyse, ben gözlerimi açarak Bursa’yı seyrediyorum.
İlk önce kentin trafik durumunu seyrediyorum.
Bakıyorum ki herkes alternatif yolların azlığından dert yanıyor.
Toplu taşıma araçları ve hafif raylı sistemin şehrin tamamına yayılıp çalışmaya başladığında trafik sorunu çözülebilir düşüncesindeyim.
Trafiğin yoğunluğunun azaltmanın bir yolu da kesişen yolları minimuma indirmekle olur.
Bazı bölgelerde trafik lambalarının varlığı, trafiğin yoğunlaşmasına sebep olmaktadır.
Çoğu kez trafik lambalarının bazı sebeplerden dolayı yanmadığı anlarda, o bölgede trafik yoğunluğunun sıfır olduğunu görmekteyim.
Yolların devamlı duran hale değil, akan hale getirilmelidir.
Tabi şehrin fiziki durumu çarpık ve yoğun olduğu için yeni yollar açmayı ve alternatif yollar bulmayı zorlaştırmaktadır. Ama ne olursa olsun bu çözülmeyecek bir durum değildir.
Sonra yapılaşma ve kentsel dönüşümü seyrediyorum.
Yıldırım ve Osmangazi ve hatta Nilüfer bölgesinde gözle görülür bir değişimin varlığı göze çarpmaktadır.
Bu değişim hareketi Vizyon kent söyleminin altını dolduracak çalışmalardır.
Artık insanlar daha modern, sağlıklı, dayanıklı ve her türlü sosyal donatıların içinde bulunduğu ortamlarda yaşamayı tercih ediyorlar.
Şehrin coğrafi konumu itibariyle deprem hattında bulunuşu bu değişimi mecbur kılmaktadır.
Deprem acı bir tecrübeye dönüşmeden önce tedbir almak ve dayanıklı binalar yapılmalıdır.
Devlet teşvik edecek, Belediyeler de yol gösterip halkla el ele gönül rızasıyla bu işlerin üstesinden gelinecektir.
Yeter ki taraflar bu işte bizde varız desinler.
Bu iki mesele hızlı ve kararlı bir surette devam ettiği müddetçe önümüzdeki on-yirmi yıl sonra çocuklarımıza Büyükşehirde yaşamanın tadına doyum olmayacak bir kent inşa etmiş oluruz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mehmet Ali Akçaseven
İki mesele…
Orhan Veli gözlerini kapatıp İstanbul’u nasıl dinlediyse, ben gözlerimi açarak Bursa’yı seyrediyorum.
İlk önce kentin trafik durumunu seyrediyorum.
Bakıyorum ki herkes alternatif yolların azlığından dert yanıyor.
Toplu taşıma araçları ve hafif raylı sistemin şehrin tamamına yayılıp çalışmaya başladığında trafik sorunu çözülebilir düşüncesindeyim.
Trafiğin yoğunluğunun azaltmanın bir yolu da kesişen yolları minimuma indirmekle olur.
Bazı bölgelerde trafik lambalarının varlığı, trafiğin yoğunlaşmasına sebep olmaktadır.
Çoğu kez trafik lambalarının bazı sebeplerden dolayı yanmadığı anlarda, o bölgede trafik yoğunluğunun sıfır olduğunu görmekteyim.
Yolların devamlı duran hale değil, akan hale getirilmelidir.
Tabi şehrin fiziki durumu çarpık ve yoğun olduğu için yeni yollar açmayı ve alternatif yollar bulmayı zorlaştırmaktadır. Ama ne olursa olsun bu çözülmeyecek bir durum değildir.
Sonra yapılaşma ve kentsel dönüşümü seyrediyorum.
Yıldırım ve Osmangazi ve hatta Nilüfer bölgesinde gözle görülür bir değişimin varlığı göze çarpmaktadır.
Bu değişim hareketi Vizyon kent söyleminin altını dolduracak çalışmalardır.
Artık insanlar daha modern, sağlıklı, dayanıklı ve her türlü sosyal donatıların içinde bulunduğu ortamlarda yaşamayı tercih ediyorlar.
Şehrin coğrafi konumu itibariyle deprem hattında bulunuşu bu değişimi mecbur kılmaktadır.
Deprem acı bir tecrübeye dönüşmeden önce tedbir almak ve dayanıklı binalar yapılmalıdır.
Devlet teşvik edecek, Belediyeler de yol gösterip halkla el ele gönül rızasıyla bu işlerin üstesinden gelinecektir.
Yeter ki taraflar bu işte bizde varız desinler.
Bu iki mesele hızlı ve kararlı bir surette devam ettiği müddetçe önümüzdeki on-yirmi yıl sonra çocuklarımıza Büyükşehirde yaşamanın tadına doyum olmayacak bir kent inşa etmiş oluruz.