

Şehrim için,ülkem için güzel şeyler yazmak isterim her zaman.Güzel yapılan işler insanın geleceğe ümitle bakmasını sağlar.Ne yazık ki ülkemizin genelinde gelişmeler günü kurtarma amaçlı yapılır.
Geçenlerde Alaşar köyü tepesinden Bursa yı seyrettim.Kendimi defalarca yazık,yazık demekten ala koyamadım.8 Haziran 1972 yılı akşam saat 22 raddelerinde,hayallerimizde yaşattığımız yeşil Bursa n ışıkları Ovakca düzlüğünden ilk defa göründü.
Eşim 6 aylık kızım Sevcan ve iki yaşında oğlum Mesut kucaklarımızda geleceğimize doğru otobüsün ön koltuklarında ilerliyorduk.Bir top halindeki ışıkları gören oğlum.Baba gelik mi,bak karşıda ışıklar var.Evet evlat burası Bursa imiş.Yüzü gülmüştü.
Çünkü karadan giden otobüsün uzun yolculuğundan yorulmuştu.Garajda indik.Bir taksici abi gideceğiniz adresi söyle hemen götüreyim.Ezberimde olan adresi söyledim.Kiremitçi mah. Gazcılar Cad. No yazmayayım.Bindik taksiye.Bu taksici biraz daha fazla para almak için bizi Duaçınarından dolaştırıp gazcılar caddesinin santral garaja 100 metre mesafedeki adrese getirmiş.Verdiğim numara doğrudur.Birinci katta oturan akraba ve babam lar pencerenin önünde taksi durunca Merhum Durmuş eniştem dışarı çıkarlar.
Eniştem iri yarı biriydi.Taksiciye borcumuz ne kadar diye sorduğumda;Eniştem sen dur bakalım,misafir para ödemez.Taksici rakamı söyleyince.Eniştemin ilk söylediği söz;Benim canımı sıkma!Bak terminal buradan görünüyor.Taksici pabucun bağlı olduğunu görünce;At oradan bir şeyler demekle yetindi.Ülkeye ilk ayak bastığımda,dikkatli ol Zülkef oğlum desturunu benliğime yerleştirdim.
Neden bu anımı sizlerle paylaştığımı her halde sizlerde farkına vardınız.Alaşar tepesinden izlediğim başı boş Bursa n yayılması ile 72 yılında gece ışıklarının bana gösterdiği sınırlı Bursa ile günümüz Bursa nı kıyasladım.Neden,neden kıydık bu güzelim ovaya.Neden 1957 yılında Piçinato planına uyulmadı acaba.Ne olur Ankara yolunun altına kesinlikle ve kesinlikle ev yapmayın ve yaptırmayın.Uludağ etekleri zemin açısından en sağlam yer demiş.
Sözde Mustafa Dündar ve Ödülü başlıklı bu haftaki köşe yazımla güzel şeylerden söz edecektik.gene olmadı,daldık gittik anılara.Şehir içinde reklam panolarında güzel yazılar ve resimler görüyorum.Birisi Bursa ya yağmur gibi hizmetler,yatırımlar geliyor diye yazmış.Bekliyoruz.Yağmur derken kar derken bahar geliyor.Son yıllarda ömrümüz zaten her gelecek ay geçenden daha iyi olacak vaatleri ile geçerken tam tersi oluyor.
Bursa’ mıza her geçen belediye başkanı plansız da olsa parmakla gösterilecek kadar iyi eserler bırakmışlardır.Erdoğan Bilenser,Bursa yı kılıçla keser gibi yer üstünden Bursa raya imza attı.Tabi ki Bursa ray sadece onun eseri değil.Erdem Saker Bursa ya bir ak ciğer hediye etti Botanik park ve eski çöplüğün ıslahı ile.O yakın çevre yolu ile Bursa içi trafiği o günün şartlarına göre rahatlatır.Teoman Özalp Hal yakınındaki üst geçit.Hikmet Şahin,kent meydanı AVAM ile ilgili yüksek diye söylenmedik söz bırakılmadı.
En garibi de Bursa’nın kalbine hançer gibi saplanan 13-14 kat olacak diye başlanan binalar 23-24 kat oldu.Tabi ki bu binalar Hikmet Şahin,Recep Altepeyi ve Mustafa Dündarı aşmıştı.Olay tepeden onaylanmıştı,dönüşüm kandırmacası altında.Bunlardan birisi Birincilik aldı.Türkiye çapında en yüksek borç yapan belediye unvanı verildi.Ünvan alan bir başkası daha var.Reklam panolarında.Uluslar Arası İdeal Kent Ödülü Osmangazi nin diye.
Panorama 1326 Bursa Fetih Müzesi.O günkü Bursa yı seyretmeye doyamıyorum.Mustafa Dündar ve ekibi gelecek nesiller için paha biçilmez bir eser bıraktı Bursa ya Bursalılara.Ziyaret edenler Bursa neymiş ne oldu demekten kendini alamıyor.Hizmetlerine leke almadan,rejime ve farklı siyasi görüşlülere saldırmadan görevine devam eden Mustafa Dündar kardeşimi ve ekibini kutluyorum.