

Yıl, ay, hafta, gün…
Gece gündüz…
Saatler, dakikalar, saniyeler ve bazen saliseler…
Hayatımızın kesitleri…
Ve mevsimler…
Sanatçılar, şairler, şarkıcılar…
Mevsimlerin değişimine, dönüşümüne göre, ruh hallerimize tercüman olmuşlar hep…
Özellikle bugün çokça bilemediğimiz divan edebiyatı şairlerinde, bu daha net görülmekte…
Günümüz şiirinde, şarkılarında ise belirgin…
Yazın ayrı, kışın ayrı, baharların apayrı ruh hallerimiz, söz olmuş, dize olmuş ve yeniden bize dönmüş…
Orhan Gencebay’ın ‘Mevsim bahar olunca’sından mı söz edeyim, Mustafa Sevilen’in sözlerini yazdığı, Bursalı sanatçı Yıldırım Gürses’in bestelediği ‘Mevsimler yas tutmuş, Güller ağlasın’dan mı söz edeyim?
Mevsimine göre ruh halleri…
‘Karlar düşer’den, ‘Yaz bitti’ye…
Mevsimine göre kimi zaman aşk kıpırtıları, bazen ayrılık sancısı…
Zaman bizi tutan…
Zaman bizi yutan…
Bir salisedir, bir andır nefesimizi verdiğimiz, bir andır yitip gittiğimiz…
Zaman yolculuğumuzun bir anında, ruhlarımızı besleyen şairleri unutmamalı…
Onlar, mevsimine göre bizi anlatıyorlar aslında…
Biz mi?
Ruhumuz şiir hali, hayatı seviyoruz, şükrediyoruz aldığımız nefese, her mevsim, yaz da olsa kış da…
İlk açan çiçeklerin sevinci, sararmış dökülen yaprakların hışırtısı…
Güle güle sonbahar, hoş geldin kış…