İletişiminin anlık olduğu dünyamızda nimet sayılan teknolojiyi doğru olarak kullanıyor muyuz?

Yoksa sosyal medya denilen iletişim araçlarını tahrik, hakaret, aşağılama, kışkırtma gibi menfi amaca yönelik mi kullanıyoruz.

Genellikle bu sosyal medya üzerinden saldırı yapanlar, kendi hesaplarından değil, başka isim ve kod adlarıyla gizleyerek kullanmaktadırlar.

Bazen oluyor ki hakaret ve küfürlerin bini bir para.

Ortalık, devlet büyüklerine ve manevi değerlere saldırmayı kutsal vazife sayan klavye delikanlılarıyla dolmuş durumda.

Üstelik yazdıklarını ifade ve düşünce özgürlüğü kılıfı altına sokup meşrulaştırma gayreti içerisindeler.

Aslında sizler kendinize yakışanı, fıtratınıza uygun olanı yapmaktasınız.

O yüzden hiç şaşırmıyorum.

Gezi olaylarında buraya dikkat “pırıl pırıl gençler, hepsinin alınlarından öpüyorum” diyenler de sosyal medya üzerinden organize olmuşlardı.

“Sen hala anlamadın mı” deyip meselenin farklı olduğunu yine sosyal medyadan duyurmuşlardı.

Hayaller hükümeti düşürmekti, gerçek olan kuvvetli iradenin varlığı olmuştu.

1 Kasım seçim öncesinde tekrar sosyal medya üzerinde yazılan “2 Kasımda gideceksiniz” başlıklı etiketin de fiyasko olduğunu gördük.

Hayaller 2 Kasımda güle güle demekti, gerçek olan yüzde elliye yakın oy oranının çıkması oldu.

Diğer taraftan twitter ile kısa yoldan ebedi hayatı kazanmak, sorgu-sualsiz cennete girmek hatta twitter ile nafile ibadet sevabı kazanmak gibi bir garip mülahazada bulunarak, abdestli olarak tuşlara basıp, kulluk vazifesinin yerine getirilmişliğin mutluluğu ile uyuyan bir topluluğun varlığıdır.

Asıl olan gerçek hayat ile sosyal medyanın tam örtüştüğünde meydana gelen faydadır.

Yoksa ücretle alınan pasif takipçilerin çokluğu veya şişirilmiş rakamsalların hiçbir değeri yoktur.

Sadece kocaman bir sıfırdır.

Şu anda sosyal medya, medyalıktan çıkıp ticarete dönmüş durumda.

Anlaşılan o ki bu işinde yavaş yavaş suyunu çıkarıyoruz.