

Yahya Kemal Beyatlı nasıl da özlemle sesleniyordu hayranı olduğu kente:
“Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul/ Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiç bir yer/
Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfince kurul/ Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.”
Bu sözlerin ardından çok seneler geçti. Üstat sağ olsaydı bugünkü İstanbul’a bakınca yine aynı sözleri dile getirir mi idi? Buna evet demek elbette mümkün değil.
Kimi değerler ve gelenekler gibi kentlerimizi de koruyamadık…
Bursa’ya yaşadığımız kente bir bakalım. Üstelik yüksekçe bir yerden olsun.
Mesela teleferikle Uludağ’a çıkarken.
Konumu ve tarihi dokusuyla Türkiye’nin gözbebeği Bursa…
Heyhat! Çarpık yapılaşma ve artan betonlaşmayla geldiği nokta içler acısı.
Şehirdeki en önemli yeşil kesimler; askeri ve tarihi alanlar, mezarlıklar ve türbelerin çevreleri…
xxx
Fazla söze ne hacet; kameramıza yansıyan görüntü bunu apaçık ortaya koymakta.
Üzülmemek elde değil.
Yılların acımasızlığı bu tabloyu yaratan. Yeşil Bursa’yı betona çeviren.
Suçlu mu? Kimse yana çekilmesin! Hepimiz.
Uzun dönemler içinde yeşilin, ovanın talan edilmesine ses çıkarmayıp göz yumarak.
Gelecek nesiller göz ardı edilerek.
Rant uğruna, oy uğruna.
xxx
‘Yeşil Bursa’ eskilerde, hafızalarda, anılarda.
Şimdilerde betondan sıyrılmanın çabalarını, yeşil alanı artırmanın gayretlerini görüyoruz.
Şehir planlamacılarına göre, sağlıklı bir yaşam için kişi başına düşen yeşil alan en az 10 metrekare olmalı.
Bursa’da son yıllarda park ve bahçelerle, dikilen fidanlarla oran 8 metrekare. Bu rakam Avrupa ülkelerinde 45 metrekare.
Bir ziyaretimizde Sayın Alinur Aktaş başkan Bursa’nın 3 önemli meselesine değinirken; trafik ve kentsel dönüşümle birlikte yeşil alanı sıralamıştı.
Bunun ilk adımlarını atan Sayın Aktaş’a kolaylıklar diliyoruz.
Dileğimiz o dur ki, Bursa çarpık kentleşmenin ve betonlaşmanın esiri olmaktan kurtulsun.
Bursa yine yeşili ile anılsın.
Sözün özü: Zamanla olur deme, kararlılık olmayınca olmuyor