Çok partili demokratik hayata geçtiğimiz 1950’den beri siyasi parti yapılanmalarına baktığımızda; iki istisna hariç olmak üzere ana partiden ayrılıp parti kuranların başarılı olamadıkları görülmektedir. Başarılı olanlardan birincisi, CHP’den ayrılıp parti kuran Adnan Menderes ve Celâl Bayar başta olmak üzere arkadaşlarıdır.
Diğer başarılı olan ise Erbakan’dan ayrılıp parti kuran Recep Tayyip Erdoğan ile arkadaşlarıdır.
Şimdi ilk örneğimizi inceleyelim:
O günkü CHP millet üzerinde tek parti tahakkümü ile milleti inim inim inleten baskıcı ve yasakçı bir politika izliyordu.
Müslüman Türk milletinin manevi değerlerine karşı adeta bir savaş ilân edilmişti.
Kur’an-ı Kerim okumak, okutmak ve öğretmek suç sayılıyor ve bu konuda vatandaşlara zulüm yapılıyordu.
O dönemim CHP Genel Başkanı olan İsmet İnönü Milli Şef olarak anılıyordu.
Kısacası millet baskılardan ve yokluklardan bıkıp usanmıştı.
CHP’nin bu duruma çare olamayacağı gün gibi aşikârdı.
İşte bu şartlar altında CHP’den ayrılıp Demokrat Parti’yi(DP) kuran Menderes ve arkadaşları millet için bir umut ve bir kurtuluş hareketi olarak görüldü.
Nitekim de, DP seçimlerde ezici bir çoğunlukla tek başına iktidara gelerek millete derinden bir oh çektirdi.
Artık CHP’nin zulüm dönemi sona ermişti.
Bundan sonra hürriyetler dönemi başlamıştı.
Bunun ilk örneği, CHP tarafından camilerden okunan ezanın Türkçeye çevrilmesi uygulamasına son verilerek bütün dünyada olduğu gibi ezanın orijinal haline geri dönülmesiydi.
Bu durum millette büyük bir memnuniyet meydana getirdi.
Menderes halk tarafından bir kahraman olarak görülüyordu.
Uçaktan düşüp ölmemesi ise onu tamamen bir efsane haline getirmişti.
Menderes zamanında yatırımlara geçilmiş ve ülke kalkınma yolunda önemli adımlar atmaya başlamıştı.
İşte tam da bu sıralarda milletin helâl oylarıyla iktidara gelmiş olan Menderes ve arkadaşları 27 Mayıs 1960 tarihinde ordu içinden cuntacı subayların girişimi ile yapılan ve siyasi tarihimize kara bir leke olarak geçen darbe ile devrildi.
Başbakan Menderes ve bakan arkadaşlarından Hasan Polatkan ile Fatin Rüştü Zorlu idam edildiler.
Bu hareket milletimizi derinden etkiledi ve büyük bir acı yaşamasına neden oldu.
 ***
Ana kütleden ayrılıp da başarılı olan ikinci hareket ise Fazilet Partisi’nin(FP) Yenilikçileri olarak isimlendirilen ve Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Abdüllatif Şener’in başını çektiği guruptu.
Bilhassa, Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanlığı sırasında gösterdiği başarı ile halkın gözünde parlayan bir yıldız olması ve bir şiir okuduğu gerekçesiyle mahkûm edilip mağdur duruma düşmesi yeni hareketin işini kolaylaştıran en büyük etken olmuştur.
Nitekim 14 Ağustos 2001 yılında kurulan AK Parti 3 Kasım 2002 yılında yapılan seçimlerde tek başına iktidar olarak büyük bir başarı sergilemiş ve 17 senedir de tek başına iktidarda kalma başarısı göstererek çok büyük hizmetlere imza atmıştır.
 ***
Son zamanlarda gündemde olan bir konu da; daha önceleri AK Parti’de Cumhurbaşkanlığı dâhil olmak üzere en önemli görevlere gelen Abdullah Gül ile Ali Babcan’ın birlikte yeni bir parti kuracakları ve bu yönde çalışmalar yürüttükleri yönündeki haberlerdir.
Yine bu yönde eski başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da müstakilen bir çalışma yürüttüğünü duyuyoruz.
Pekiyi bu hareketlerin başarı şansları nedir?
Baştan şunu ifade etmeliyim ki; CHP’den ayrılıp DP’yi kuran Menderes hareketi ile Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun kurmaya hazırlandığı hareketin bir benzerliği yoktur.
O zamanlar CHP ve İnönü’nün millete bir baskı ve zulmü vardı.
Şimdi ise 17 sene geçmiş olmasına rağmen Erdoğan’ın halk kitleleri üzerindeki karizmatik liderliği kabul görmektedir ve yaptığı hizmetler büyük takdir toplamaktadır. Bu nedenle, milletin daha uzun bir süre Erdoğan’dan vazgeçmesi mümkün değildir.
AK Parti’den ayrılıp daha önce parti kuran Abdüllatif Şener ve isimleri unutulmuş diğerlerinde olduğu gibi bu hareketin de halk nezdinde bir rağbet göreceğini ummak aldatıcı olacaktır.