Sürekli farklı konuları bu sütunlara taşıyoruz. Özellikle siyaset başta olmak üzere gündemi meşkul eden ne varsa siz değerli okuyucularımızla paylaşıyoruz.

Bugün bir farklı konu olsun diye gözbebeğimiz Bursa ile ilgili bir şeyler yazmak istedim.

Aslında bu şehir yüzyıllardır nice şairlerin ve yazarın ilham kaynağı olmuş. Nesilden nesile aktarılan tarihin her anını bize yansıtan kültürel değerlere sahip.

Bursa…

Osmanlı'nın ilk başkenti, yeşilin en güzel tonlarıyla bezeli, tarihi dokusu ve kültürel zenginlikleriyle eşsiz bir şehir.

Uludağ’ın eteklerine yaslanmış bu kadim kent, sadece Türkiye'nin değil, dünyanın da göz bebeği. Ancak ne yazık ki, bu güzelliklerin kıymetini her zaman yeterince bilemiyoruz. Bursa’yı korumak ve ona sahip çıkmak, her birimizin sorumluluğu olmalı.

Son yıllarda hızla artan kentleşme, plansız yapılaşma ve çevre sorunları Bursa’nın doğal ve tarihi güzelliklerini tehdit eder hale geldi. Bir zamanlar ‘Yeşil Bursa’ olarak anılan bu kent, maalesef artık o ismi hak etmeyecek kadar yeşil alan kaybetmiş durumda. Sanayileşmenin getirdiği kirlilik, dere yataklarına yapılan kaçak yapılar ve kontrolsüz nüfus artışı, Bursa’nın doğal dengesini bozuyor. Oysa Bursa, tarih boyunca doğası, su kaynakları ve ferah havasıyla insanlara huzur vermiş bir şehir olmuştur.

Bursa’ya sahip çıkmak, sadece çevre sorunlarıyla sınırlı bir sorumluluk değil. Aynı zamanda tarihimize, kültürümüze ve geleceğimize de sahip çıkmak anlamına gelir. Hanları, hamamları, camileri ve köklü mahalle kültürüyle Bursa, adeta bir açık hava müzesi.

Bundan dolayıdır ki.

Tarihi yapılar sürekli restore edilmeli, gelecek nesillere aktarılmalı; çünkü bir toplumun tarihi, onun kimliğidir.

Burada bir ayrıntıyı da kaçırmamak lazım. Bursa Büyükşehir belediyesi başta olmak üzere ilçe belediyelerimiz son dönemde kültürümüzü korumak adına önemli çalışmalara imza attılar. Hanlar Bölgesinin eski kimliğine kavuşması, bunun yanında Bursa Mevlivihanesi, Hisar Bölgesindeki çalışmalar en güzel örnekleridir diyebiliriz.

Şehrimizin bir başka güzel yönü de mutağıdır.

Mutfağımız kentimizin kültürel zenginliğini yansıtır. İskender kebabının lezzeti, kestane şekerinin tatlı anıları, pideli köftenin doyumsuz tadı… Bu lezzetler, Bursa mutfağının çeşitliliğini ve zenginliğini ortaya koyar. Şehirde herhangi bir lokantada oturup bu yemekleri tattığınızda, sadece lezzetli bir yemeğin değil, aynı zamanda yüzyılların birikimi olan bir kültürün de tadını alırsınız.

Peki biz Bursalılar olarak ne yapabiliriz?

Öncelikle yaşadığımız çevrenin bilincinde olmalı ve bu güzelliklere zarar vermemek adına daha dikkatli davranmalıyız. Gelişigüzel çöp atmamak, su kaynaklarımızı kirletmemek ve doğayı korumak, bu güzel kente borcumuzdur.

Ayrıca yerel yönetimlere, sivil toplum kuruluşlarına ve projelere destek vererek Bursa'nın korunması için elimizden geleni yapmalıyız. Kentimizi seviyor ve geleceğe taşımak istiyorsak, hem bireysel hem de toplumsal olarak sorumluluk almalıyız.

Unutmamalıyız ki…

Bursa, sadece bir şehir değil; tarih, kültür ve doğal güzelliklerin iç içe geçtiği bir mirastır. Bu mirasa sahip çıkmak, hem geçmişe saygımızın hem de gelecek kuşaklara olan borcumuzun bir gereğidir. Şehrimize olan sevgimizi, ona gerçekten değer vererek, koruyarak ve güzelleştirerek göstermeliyiz. Hep birlikte Bursa’ya sahip çıkalım, onu daha yaşanabilir, daha güzel bir yer haline getirelim.

Bursa’yı koruma ve güzelleştirme çabalarımızın, şehre ve geleceğimize yapacağımız en değerli yatırım olacağına inanıyorum.