Ahu Tuğba’nın kızı Calvin “Önyargıları” yerle bir etti…
Yazının Giriş Tarihi: 06.10.2024 15:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.10.2024 15:02
İnsanlar genellikle dış görünüşleri, meslekleri ya da toplumsal rollerine göre değerlendirilir ve bu değerlendirmeler çoğunlukla önyargılarla şekillenir.
Maalesef bizim toplumumuzda bu böyle
Özellikle ünlü kişiler, toplumun gözünde belirli kalıplara sokulur ve bu kalıplardan çıkmaları zor olur. Sinema sanatçısı Ahu Tuğba da, kariyerinde aldığı roller ve sahne pozları ile toplumda bir imaj oluşturmuştur.Bursa Taylan Gazinosunda sahne aldığı günlerden tanırdım kendisini..Çıplaklığı ile ön plana çıkar sahnenin tozunu attırırdı.
Uzun zamandır yurt dışında yaşıyordu ve bir süre önce vefat etti..
Ancak, hayatı boyunca sahnede sergilediği duruş ile gerçek hayattaki kişiliği arasında büyük bir fark olduğunu kızı Anjelik Calvin’in açıklamalarıyla öğrendik. Bu durum, insanların görünüşlerine ya da mesleklerine dayanarak yapılan yargıların ne kadar yüzeysel olabileceğini bir kez daha ortaya koydu..
Ahu Tuğba'nın kızı Anjelik Calvin'in, annesinin vasiyetine uygun olarak dile getirdiği inançlı ve derin teslimiyet içeren ifadeleri, birçok kişi için şaşırtıcı olmuştur.Bugün dindarım diyen bir çok ailenin çocuklarında göremediğimiz “İtikat” ve teslimiyet dersi verdi.
Annesinin toplumda bilinen imajıyla tam ters bir dini ve manevi bilinçle yetişmiş olması, insanların dışarıdan görülen kimliklerinden çok daha fazlasını barındırabileceğinin en somut örneği olarak karşımıza çıktı..
Bu, bize sadece sahnede gördüğümüz veya ekranlarda izlediğimiz kişilerin özel hayatlarıyla nasıl farklı bir kişilik taşıyabileceklerini değil, aynı zamanda insanlara karşı önyargılı olmamamız gerektiğini de bize hatırlattı. (Ne yalan söyleyeyim doğrusu şaşırdım.Son nefeste kimin iman ile kabre gireceğini bilmiyoruz.)
Önyargılar, çoğu zaman bireylerin yüzeysel özellikleri üzerinden oluşturulur. Dış görünüş, meslek, yaşam tarzı ya da sosyal konum gibi faktörler, insanları kategorize etmek için kullanılan yaygın ölçütlerdir. Ancak, bu ölçütler insanın derin kişiliğini, inançlarını ve ahlaki duruşunu anlamak için yeterli olmadığını bir kez daha gördük. Sahneye çıktığında onun hakkında yapılan değerlendirmeler, kızı Anjelik Calvin tarafından kullanılan ifadeler ışığında bilinenleri tamamen ters yüz etti.
Bu olay, insanlara yaklaşırken onların sadece görünen taraflarına odaklanmanın yanlış olduğunu gösteriyor. Hepimizin hayatta karşılaştığı ve zaman zaman farkına varmadan yaptığı bu önyargılı yaklaşımlar, insanları tanımadan ve anlamadan yapılan eksik yargılardır. Dinî inanç ya da ahlaki değerler, dış görünüş ya da toplumsal rollerle ölçülemeyecek kadar derinmiş. Bu nedenle, insanları tanımadan, hayatlarına dair derin bir bilgi sahibi olmadan onları yargılamak hem haksızlık hem de insanî bir hatadır.
Esasen, Ahu Tuğba örneğinde olduğu gibi, kimin hangi inançlarla yaşadığı, nasıl bir ahlaki yapı içinde olduğu dışarıdan bakarak anlaşılamaz. Bu yüzden, önyargıdan kaçınmak, insanları tüm yönleriyle anlamaya çalışmak ve her bir bireyi kendi içsel zenginlikleriyle değerlendirmek en doğru yaklaşımdır. Kimin ne tür bir inançla yaşadığı ya da imanla veda ettiği, sadece dış görünüş ve yaşam tarzıyla değerlendirilemeyeceğini gördük Ahu Tuğna’nın cenaze töreninde..
Neticede,insanları derinlemesine anlamadan yargılamamak, bize toplumsal hoşgörüyü ve gerçek insan sevgisini kazandırabilir.Yada Hepimiz hayatımızda bu tür dersler alabiliriz ve önyargıları bırakıp insanlara daha derin, anlayışlı bir yaklaşımla yaklaşmanın erdemini öğrenebiliriz.Öyle düşünüyorum..
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan Akyıldız
Ahu Tuğba’nın kızı Calvin “Önyargıları” yerle bir etti…
İnsanlar genellikle dış görünüşleri, meslekleri ya da toplumsal rollerine göre değerlendirilir ve bu değerlendirmeler çoğunlukla önyargılarla şekillenir.
Maalesef bizim toplumumuzda bu böyle
Özellikle ünlü kişiler, toplumun gözünde belirli kalıplara sokulur ve bu kalıplardan çıkmaları zor olur. Sinema sanatçısı Ahu Tuğba da, kariyerinde aldığı roller ve sahne pozları ile toplumda bir imaj oluşturmuştur.Bursa Taylan Gazinosunda sahne aldığı günlerden tanırdım kendisini..Çıplaklığı ile ön plana çıkar sahnenin tozunu attırırdı.
Uzun zamandır yurt dışında yaşıyordu ve bir süre önce vefat etti..
Ancak, hayatı boyunca sahnede sergilediği duruş ile gerçek hayattaki kişiliği arasında büyük bir fark olduğunu kızı Anjelik Calvin’in açıklamalarıyla öğrendik. Bu durum, insanların görünüşlerine ya da mesleklerine dayanarak yapılan yargıların ne kadar yüzeysel olabileceğini bir kez daha ortaya koydu..
Ahu Tuğba'nın kızı Anjelik Calvin'in, annesinin vasiyetine uygun olarak dile getirdiği inançlı ve derin teslimiyet içeren ifadeleri, birçok kişi için şaşırtıcı olmuştur.Bugün dindarım diyen bir çok ailenin çocuklarında göremediğimiz “İtikat” ve teslimiyet dersi verdi.
Annesinin toplumda bilinen imajıyla tam ters bir dini ve manevi bilinçle yetişmiş olması, insanların dışarıdan görülen kimliklerinden çok daha fazlasını barındırabileceğinin en somut örneği olarak karşımıza çıktı..
Bu, bize sadece sahnede gördüğümüz veya ekranlarda izlediğimiz kişilerin özel hayatlarıyla nasıl farklı bir kişilik taşıyabileceklerini değil, aynı zamanda insanlara karşı önyargılı olmamamız gerektiğini de bize hatırlattı. (Ne yalan söyleyeyim doğrusu şaşırdım.Son nefeste kimin iman ile kabre gireceğini bilmiyoruz.)
Önyargılar, çoğu zaman bireylerin yüzeysel özellikleri üzerinden oluşturulur. Dış görünüş, meslek, yaşam tarzı ya da sosyal konum gibi faktörler, insanları kategorize etmek için kullanılan yaygın ölçütlerdir. Ancak, bu ölçütler insanın derin kişiliğini, inançlarını ve ahlaki duruşunu anlamak için yeterli olmadığını bir kez daha gördük. Sahneye çıktığında onun hakkında yapılan değerlendirmeler, kızı Anjelik Calvin tarafından kullanılan ifadeler ışığında bilinenleri tamamen ters yüz etti.
Bu olay, insanlara yaklaşırken onların sadece görünen taraflarına odaklanmanın yanlış olduğunu gösteriyor. Hepimizin hayatta karşılaştığı ve zaman zaman farkına varmadan yaptığı bu önyargılı yaklaşımlar, insanları tanımadan ve anlamadan yapılan eksik yargılardır. Dinî inanç ya da ahlaki değerler, dış görünüş ya da toplumsal rollerle ölçülemeyecek kadar derinmiş. Bu nedenle, insanları tanımadan, hayatlarına dair derin bir bilgi sahibi olmadan onları yargılamak hem haksızlık hem de insanî bir hatadır.
Esasen, Ahu Tuğba örneğinde olduğu gibi, kimin hangi inançlarla yaşadığı, nasıl bir ahlaki yapı içinde olduğu dışarıdan bakarak anlaşılamaz. Bu yüzden, önyargıdan kaçınmak, insanları tüm yönleriyle anlamaya çalışmak ve her bir bireyi kendi içsel zenginlikleriyle değerlendirmek en doğru yaklaşımdır. Kimin ne tür bir inançla yaşadığı ya da imanla veda ettiği, sadece dış görünüş ve yaşam tarzıyla değerlendirilemeyeceğini gördük Ahu Tuğna’nın cenaze töreninde..
Neticede,insanları derinlemesine anlamadan yargılamamak, bize toplumsal hoşgörüyü ve gerçek insan sevgisini kazandırabilir.Yada Hepimiz hayatımızda bu tür dersler alabiliriz ve önyargıları bırakıp insanlara daha derin, anlayışlı bir yaklaşımla yaklaşmanın erdemini öğrenebiliriz.Öyle düşünüyorum..