Yerel seçimlerin ardından Mustafa Bozbey'in Başkanlık koltuğuna oturmasının ardından Belediye kadrolarında yapılan "değişim" siyasetteki oynak zemin de harekete geçirdi...
Dedikodunun dozu o kadar yükselmiş ki, kim kimin adamı,kim kiminle kol kola yürüyor,kim kimin altından koltuğu çekti,kim kime ihanet etti tartışmaları hem sağ hem de sol kanatta Bursa gündemine oturdu.
Yine karşı mahalleden bakıyorum.
İzleyici sayısı sürekli artıyor.
Yaşananları ağzı açık izleyen vatandaşın bile ağzı açıkta kalıyor.
Herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyor.
Herkes kendine göre yorum yapıyor.
Başkan Mustafa Bozbey yapacağı açıklamadan sonra belki dedikodu imalathaneleri kapatılır.
Efendim,liyakat aranmaksızın,kendine yakın isimlerin atamasını yapıyor.
Yönetim kadrolarında revizyona gitmesi kadar doğal bir şey yok. Eleştiriler de olabilir.Kendine yakın isimleri işbaşına getirmesini doğru bulmayanlarda olabilir.
Bu durum siyasetin doğasında var.
Ama söz konusu tartışmaları kişiselleştirmek isteyen siyasetin, bugün başını avuçlarının içine alarak kendisini de sorgulaması lazım.
Kimler nerelerden getirilip nerelere çıkarıldı?
Bundan önceki süreçte liyakate bakılmaksızın kimlerin önü açıldı. Milyoncuklarla kimler süslendi?
Ataması yapılan isimler bu koltukları doldurabilecek mi?(Bozbey’in yapacağı açıklamalardan sonra bu soruların cevabı yine bu sütunlarda olacak)
Şunu ifade etmek istiyorum;
Başkan Mustafa Bozbey’le dünya görüşümüz hiçbir zaman örtüşmedi. Belki de bundan sonra da örtüşmeyecek diye tartışmaları farklı boyutlara çekmenin de hiçbir anlamı yok.
Demokratik ülkelerde, seçilmişler kendileri seçen insanları temsil eder ve yönetim yetkisini alır.Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Mustafa Bozbey’in dünya görüşü ne olursa olsun durumu tamda böyledir.
Bursa’yı yönetmek için kendi ekibini oluşturması,güvendiği isimlere koltuk tahsis etmesi kadar doğal bir şey olamaz.Netice de 5 yıl sonra vatandaşın karşısına yine kendisi çıkarak hesap verecek.
Geçin bunları.
Önemli olan,kimi yol arkadaşı seçtiği değil,vatandaşa verdiği sözleri yerine getirip getirmeyeceği dir.Eski çalışma arkadaşlarına “Vefa” gösterip yeniden yol yürümek istemesini farklı zemine çekmek,tartışmaları kişiselleştirmeye çalışmak,bana vefasızlığın kralını hatırlatır.
Diyorum ki;Başkan Mustafa Bozbey “Vefa” göstermiş se kime ne?
Kızını, zengin bir aile çocuğuyla evlendirmiş bir baba düşünün...
Her şey çok güzel...
Bir gün damat bey kaza geçiriyor ve sandalyeye mahkûm oluyor. Doktorun raporu acı gerçeği haber veriyor; ömür boyu sandalye mahkûmiyeti...
Bu haberden üç gün sonra baba kızını geri çağırıyor. "Gel artık, sen o evde kalamazsın." Yani güneşli havayı seven bir arkadaşlık hikâyesi...
Güneş batıyor, yol arkadaşlığı bitiyor...
Bu olay maalesef yaşanmış binlerce acı hikâyeden biri.
Sandalyeye mahkûmiyetin değil, vefasızlığın kahrettiği bir tablo...
Allah kimsenin başına vermesin...
Siyasette de durum böyledir.
Sonucu düşünmeden adım atanlar,kimlerle yol arkadaşlığı yapılması gerektiğinin hesabını iyi yapamayanlar ne yazık ki farklı bir tablo ile karşı karşıya kalabilir.
Her hikâye elbette böyle değildir.
Kaza geçiren ve sandalyeye mahkûm olan nişanlısı için verdiği sözden dönmeyip kendisini bir vefaya mahkûm eden insanlara ne demeli...
Onlarda vefanın yüz akları…
Çok var, memleketimiz de yaşadığımız şehirde
İstanbul'da yaşayıp; "Bu şehirde iki olabilmek için neler vermezdim ki ..." diyen bir düşünürün arkadaş yalnızlığı, belki de arkadaş vefasızlığı daha güzel nasıl anlatılabilir?
Milyonlarca insanın bulunduğu şehirde yaşanan yalnızlık...
Şairin; "Bir dost bulamadım gün akşam oldu" dediği yalnızlık bu olsa gerek...
Sevgili okurlar;
İnsanın hamurunda sevgi, korku, menfaat, vefa hep bir arada yaratılmıştır.
Bunlardan sevgi ve vefayı ön planda tutan insanları bir kez daha selamlıyorum.
İnsanlık; adam gibi bir duruş istiyor.
Menfaatlerden uzak, insanî vefanın gereği olan dostluğu istiyor...
Menfaat üzerine kurulanı değil.
Arkadaşlık ve dostluklarda ki vefasızlığı "ihanet" kabul eden düşünürler de olmuştur.
Hanımını veya beyini, hastalandığından ve sandalyeye mahkûm olduğundan dolayı terk ediş vefasızlıktan da öte bir ihanet değil midir?
"İhanet" olarak tanımladığı vefasızlığı sigarasıyla paylaşmak zorunda kalan bir düşünür şöyle diyor:"Ey sigaram; zehir de olsan insanların ihaneti kadar acı değilsin."
Bu memlekete o kadar çok ihanet eden oldu ki;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bile o zaman ne demek isteğini sanırım birileri şimdi daha iyi anlamıştır..
Fazla söze ne hacet.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan Akyıldız
Bozbey “Vefa” göstermişse kime ne?
Yerel seçimlerin ardından Mustafa Bozbey'in Başkanlık koltuğuna oturmasının ardından Belediye kadrolarında yapılan "değişim" siyasetteki oynak zemin de harekete geçirdi...
Dedikodunun dozu o kadar yükselmiş ki, kim kimin adamı,kim kiminle kol kola yürüyor,kim kimin altından koltuğu çekti,kim kime ihanet etti tartışmaları hem sağ hem de sol kanatta Bursa gündemine oturdu.
Yine karşı mahalleden bakıyorum.
İzleyici sayısı sürekli artıyor.
Yaşananları ağzı açık izleyen vatandaşın bile ağzı açıkta kalıyor.
Herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyor.
Herkes kendine göre yorum yapıyor.
Başkan Mustafa Bozbey yapacağı açıklamadan sonra belki dedikodu imalathaneleri kapatılır.
Efendim,liyakat aranmaksızın,kendine yakın isimlerin atamasını yapıyor.
Yönetim kadrolarında revizyona gitmesi kadar doğal bir şey yok. Eleştiriler de olabilir.Kendine yakın isimleri işbaşına getirmesini doğru bulmayanlarda olabilir.
Bu durum siyasetin doğasında var.
Ama söz konusu tartışmaları kişiselleştirmek isteyen siyasetin, bugün başını avuçlarının içine alarak kendisini de sorgulaması lazım.
Kimler nerelerden getirilip nerelere çıkarıldı?
Bundan önceki süreçte liyakate bakılmaksızın kimlerin önü açıldı. Milyoncuklarla kimler süslendi?
Ataması yapılan isimler bu koltukları doldurabilecek mi?(Bozbey’in yapacağı açıklamalardan sonra bu soruların cevabı yine bu sütunlarda olacak)
Şunu ifade etmek istiyorum;
Başkan Mustafa Bozbey’le dünya görüşümüz hiçbir zaman örtüşmedi. Belki de bundan sonra da örtüşmeyecek diye tartışmaları farklı boyutlara çekmenin de hiçbir anlamı yok.
Demokratik ülkelerde, seçilmişler kendileri seçen insanları temsil eder ve yönetim yetkisini alır.Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Mustafa Bozbey’in dünya görüşü ne olursa olsun durumu tamda böyledir.
Bursa’yı yönetmek için kendi ekibini oluşturması,güvendiği isimlere koltuk tahsis etmesi kadar doğal bir şey olamaz.Netice de 5 yıl sonra vatandaşın karşısına yine kendisi çıkarak hesap verecek.
Geçin bunları.
Önemli olan,kimi yol arkadaşı seçtiği değil,vatandaşa verdiği sözleri yerine getirip getirmeyeceği dir.Eski çalışma arkadaşlarına “Vefa” gösterip yeniden yol yürümek istemesini farklı zemine çekmek,tartışmaları kişiselleştirmeye çalışmak,bana vefasızlığın kralını hatırlatır.
Diyorum ki;Başkan Mustafa Bozbey “Vefa” göstermiş se kime ne?
Kızını, zengin bir aile çocuğuyla evlendirmiş bir baba düşünün...
Her şey çok güzel...
Bir gün damat bey kaza geçiriyor ve sandalyeye mahkûm oluyor. Doktorun raporu acı gerçeği haber veriyor; ömür boyu sandalye mahkûmiyeti...
Bu haberden üç gün sonra baba kızını geri çağırıyor. "Gel artık, sen o evde kalamazsın." Yani güneşli havayı seven bir arkadaşlık hikâyesi...
Güneş batıyor, yol arkadaşlığı bitiyor...
Bu olay maalesef yaşanmış binlerce acı hikâyeden biri.
Sandalyeye mahkûmiyetin değil, vefasızlığın kahrettiği bir tablo...
Allah kimsenin başına vermesin...
Siyasette de durum böyledir.
Sonucu düşünmeden adım atanlar,kimlerle yol arkadaşlığı yapılması gerektiğinin hesabını iyi yapamayanlar ne yazık ki farklı bir tablo ile karşı karşıya kalabilir.
Her hikâye elbette böyle değildir.
Kaza geçiren ve sandalyeye mahkûm olan nişanlısı için verdiği sözden dönmeyip kendisini bir vefaya mahkûm eden insanlara ne demeli...
Onlarda vefanın yüz akları…
Çok var, memleketimiz de yaşadığımız şehirde
İstanbul'da yaşayıp; "Bu şehirde iki olabilmek için neler vermezdim ki ..." diyen bir düşünürün arkadaş yalnızlığı, belki de arkadaş vefasızlığı daha güzel nasıl anlatılabilir?
Milyonlarca insanın bulunduğu şehirde yaşanan yalnızlık...
Şairin; "Bir dost bulamadım gün akşam oldu" dediği yalnızlık bu olsa gerek...
Sevgili okurlar;
İnsanın hamurunda sevgi, korku, menfaat, vefa hep bir arada yaratılmıştır.
Bunlardan sevgi ve vefayı ön planda tutan insanları bir kez daha selamlıyorum.
İnsanlık; adam gibi bir duruş istiyor.
Menfaatlerden uzak, insanî vefanın gereği olan dostluğu istiyor...
Menfaat üzerine kurulanı değil.
Arkadaşlık ve dostluklarda ki vefasızlığı "ihanet" kabul eden düşünürler de olmuştur.
Hanımını veya beyini, hastalandığından ve sandalyeye mahkûm olduğundan dolayı terk ediş vefasızlıktan da öte bir ihanet değil midir?
"İhanet" olarak tanımladığı vefasızlığı sigarasıyla paylaşmak zorunda kalan bir düşünür şöyle diyor:"Ey sigaram; zehir de olsan insanların ihaneti kadar acı değilsin."
Bu memlekete o kadar çok ihanet eden oldu ki;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bile o zaman ne demek isteğini sanırım birileri şimdi daha iyi anlamıştır..
Fazla söze ne hacet.