Varsa imkânımız köyümüze gidelim. Giyelim bayramlıklarımızı, çocuklarımıza da giydirelim…
Hadi hep beraber el ele tutuşup, varalım bizlere hasret köy camimize.
Saflarını dolduralım tıka basa.
Tekbirlerle inletelim kubbeleri. Akşamları köy odasını açalım. Tatlılar yenilsin, çaylar yudumlansın. Hatıralar dile gelsin.
Köy odalarımızın hatıralarını analım hep birlikte.
Belki atalarımız bir yerlerden bizleri izliyorlardır, neden olmasın.
Yaşatalım tekrar hatıraları. Analım rahmetle büyüklerimizi. Bu bayramda farklı bir şeyler yapalım.
Çoktan unuttuğumuz o güzel hasletleri hatırlayalım.
Bayram mendili arasında harçlık verelim çocuklara. Hastalara gidelim ellerimizdeki çiçeklerle.
Gelenek ve göreneklerimizi yaşatalım bir kez daha.
Öyle ya, bayramlar, birlik ve beraberliğimizi güçlendiren, kardeşlik ve dostluğumuzu pekiştiren, dayanışma ve paylaşma duygularını artıran müstesna günlerimiz değil mi?
Bizi bu bayramlara kavuşturan Yüce Rabbimize bir kez bir kez daha teşekkür edelim.
Sizi bilmem ama ben bu bayramda farklı olmak istiyorum.
Tıpkı eski bayramlarda olduğu gibi, çoook farklı bir bayram kutlamak istiyorum…
Tüm ümmet-i Muhammet için sağlık, selamet, huzur ve başarılar dilemek istiyorum.
Ve sizler de tutun çocuklarınızın ve sevdiklerinizin ellerinden varın köyünüze. Yâd edin atalarınızı.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Bursada Meydan
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan Akyıldız
Eski Bayramlara özlem niye?
Eşimizle dostumuzla oturup geçmişe dair iki kelam etmeye kalksak, hemen hayıflanırız, dert yanarız, geçmişe özlem duyarız.
Ağzımızdan çıkan ilk kelime “Ah, nerde o eski bayramlar” diye.
Sahi nerede o eski bayramlar.
Bizler ne hale geldik.
Yoksa yaş ilerledikçe eskiye bir özlemin izlerini mi taşıyoruz…
Toplumda şiddetli bir şekilde yozlaşma yaşanıyor.
Örf, adet, gelenek ve görenekleriniz bir yerlerde unutulmaya başlamış.
Acaba benden bir talebi olur mu diye, herkes kendi arasına mesafe koymuş, bariyer örmüş.
Hatırlıyorum bundan 40 yıl öncesini…
Farklıydı bayramlar, bayram hazırlıkları.
Herkes de ayrı bir heyecan, hayatın tüm zorluklarına rağmen yüzlerde gülümsemeler…
Evet; Bizler bayramlarımızı iç içe kutlardık.
Acılarımız da birdi, sevinçlerimiz de.
Mahallemizde bir cenaze evine gelen yabancı, cenazenin hangi evden çıktığını kestiremezdi.
Çünkü her evin kapısında matem vardı.
Cenaze sanki o evden çıkmıştı.
Düğünler de hepimizindi.
Düğün sahibinin derdi sıkıntısı, sevinci de ortaktı.
Herkes birbirinin yanındaydı. Ortada bir yük, kenarda bir problem kalmazdı.
Senin işin, benim işim diye bir şey olamazdı.
Herkes bir omuz vururdu sağına ve soluna bakmadan.
İnsanlar eşitti, kibir, gurur yok denecek kadar azdı.
İnsanların her bir karesinde saygı, sevgi, hoşgörü ve mütevazılık hâkimdi.
İşler yokuşa sürülmezdi.
Ve bayramlar bir başka güzel yaşanırdı yıllar öncesi.
Eskiden mahalle kahvelerinde sohbet meclisleri kurulurdu.
Bilhassa Bayramdan bir günce arife gününden başlayan şenlik havası bayram süresince devam ederdi.
Yüzlerde tebessüm, kalplerde dostluk rüzgârları eserdi.
Peki ya şimdi?
O eski bayramları hatırlayanınız var mı?
Önce nefsime sonra hepimize, soruyorum:
Kaç kere komşumuzun evine misafir olduk…
Kaç iftar sofrasını eş, dost ve akrabalarla açtık…
Kaç yetimin başını okşadık, kaç yoksulun kolundan tutarak, üç adım ileriye gitmesini sağladık.
İbretlik hikâyelerle dolu hastanelerde yaşam mücadelesi veren kaç hastanın ziyaretine gittik.
Evet, maalesef bir şeyler eksiliyor bir yanımızdan.
Kalplerde merhamet tükendi..
Hırs ve kibir tek sığınağımız oldu.
Birbirini kıskanmak, başarısını hazmedememek, arkasından konuşmak en büyük hasletimiz oldu.
Bahaneler ve keşkeler üretiyoruz mütemadiyen.
Gitgide bozuluyoruz.
Özümüzden mi kaçıyoruz.
Gurbetleri mekân tutmuşuz.
Çoluk çocuğumuzu, vatanımızı, atamızı ihmal ediyoruz.
Akraba, hasta ve kabir ziyaretlerini tamamen bertaraf ettik.
Örf ve adetler, gelenek ve görenekleriniz unutulmaya başladı birer birer.
Hüzünleniyoruz, hasret duyuyoruz, ama çok geç değil.
Geç kalmış değiliz.
İşte önümüz bayram…
Gelin küslükleri bertaraf edelim.
Tutalım birbirimizin ellerinden.
Akrabalarımızı arayalım, hal ve hatırlarını soralım.
Arkadaşlarımızı, eşimizi, dostumuzu arayıp hasbıhal edelim.
Varsa imkânımız köyümüze gidelim. Giyelim bayramlıklarımızı, çocuklarımıza da giydirelim…
Hadi hep beraber el ele tutuşup, varalım bizlere hasret köy camimize.
Saflarını dolduralım tıka basa.
Tekbirlerle inletelim kubbeleri. Akşamları köy odasını açalım. Tatlılar yenilsin, çaylar yudumlansın. Hatıralar dile gelsin.
Köy odalarımızın hatıralarını analım hep birlikte.
Belki atalarımız bir yerlerden bizleri izliyorlardır, neden olmasın.
Yaşatalım tekrar hatıraları. Analım rahmetle büyüklerimizi. Bu bayramda farklı bir şeyler yapalım.
Çoktan unuttuğumuz o güzel hasletleri hatırlayalım.
Bayram mendili arasında harçlık verelim çocuklara. Hastalara gidelim ellerimizdeki çiçeklerle.
Gelenek ve göreneklerimizi yaşatalım bir kez daha.
Öyle ya, bayramlar, birlik ve beraberliğimizi güçlendiren, kardeşlik ve dostluğumuzu pekiştiren, dayanışma ve paylaşma duygularını artıran müstesna günlerimiz değil mi?
Bizi bu bayramlara kavuşturan Yüce Rabbimize bir kez bir kez daha teşekkür edelim.
Sizi bilmem ama ben bu bayramda farklı olmak istiyorum.
Tıpkı eski bayramlarda olduğu gibi, çoook farklı bir bayram kutlamak istiyorum…
Tüm ümmet-i Muhammet için sağlık, selamet, huzur ve başarılar dilemek istiyorum.
Ve sizler de tutun çocuklarınızın ve sevdiklerinizin ellerinden varın köyünüze. Yâd edin atalarınızı.
İnanın hiç pişman olmayacaksınız.