Göç olgusunun da etkisiyle nüfusu her gen gün artan Bursa’nın büyümesi ve gelişmesi hatta yaşanabilir bir kent olabilmesi, geçici tedbirlerin alınması ile çözüm olmaktan çıkmıştır.
Başkan Mustafa Bozbey hem seçim sürecinde hem de devamında açıklamıştı.”Kentin mutlaka bir anayasası olmalı” sözleri hala hafızalarda yerini koruyor.Hazırlıklar yapılıyormuş,2025 yılı bekleniyor..
Tabi bu süreçte yapılacak çalışmalarda istikamet belirlenirken de çağdaş bir kalkınmışlık hedef olarak alınmalı.
Başkan Bozbey Bursa’ya dair atılacak adımlarda her halde Uludağ’ın göz ardı edilmesine fırsat vermez diye düşünenlerdenim. Her ne kadar Uludağ Alan Başkanlığı kurulmuş olsa da Kış turizminin merkez önemli merkezlerinden Uludağ’ı şehirden ayrı düşünemeyiz..
Bakın,
Bursa'nın incisi Uludağ yıllardır sağlıklı büyüyememenin sancıları içinde kıvranıp duruyor. Bırakın halihazırdaki statükonun muhafazasını, çok şeyini kaybetmiş durumdadır.
İddialı bir çıkış olacak ama 20-25 yıl öncesinin Uludağ'ı kent kültürünü paylaşma ve yaşamada daha ileri bir konumda idi. Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın deyimiyle “Davos olsun” dediği bir Uludağ bu ileri konumda ne yazık ki değil!
Peki ne oldu da Uludağ hem büyüyemedi ve hem de çok şeyini kaybetme noktasına geldi?
Öncelikle bu sorunun cevabını aramamız gerekir.
Bu sorunun cevabını ararken de ilk saplanıp kaldığım düşünce şudur:
Uludağ’da bazı işletmeciler kendi istek ve egoları doğrultusunda hareket etme kabiliyeti kazandı.Uludağ'ı sevimsizleştiren ve Bursa insanını siyasi zulüm mekanizmalarıyla mutsuz eden, kendinden olmayanı ‘ötekileştirerek’ birlik zeminimizi tahrip eden kötü niyetli politikacıları da yanlarına alarak, karar verme sürecine doğrudan ve endirekt yollardan etkili oldular. Dolayısıyla Uludağ'ın kimyasını bozdular.
Turizmin gözde mekanlarından Uludağ 90’lı yıllardan sonra her alanda kayıp yılları yaşadı..
Yetki tartışmalar ve bürokratik engellemeler nedeniyle “Uludağ” sahipsiz bırakıldı, kaderine terk edildi. Bu anlamda Bursa için hayati önem taşıyan ancak Bursalıların yeterince faydalanmadığı doğa cenneti, kendi yağıyla kavrulan bir pozisyonda yılların akışına direnmeye çalıştı.
Erciyes ya da Palandöken,hatta seyahat sırasında ziyaret ettiğim Ordu bile birkaç yüz metre teleferikle büyüyüp gelişirken Uludağ ne yazık ki bu atılımı gösteremedi.Sıcaklardan kavrulduğumuz bu günlerde bile Belediyenin BURFAŞ tesisleri bile saat 19.00 itibariyle kapısına kilit vuruyor.
Yani 90'lı yıllardan itibaren Uludağ'ı büyütmek ve kalkındırmak noktasında sorumluluk almış olan insanlar bu sorumluluklarını yerine getirememişlerdir.
Vizyon sahibi olamadıkları için, kalıcı politikalar üretmek yerine hep günübirlik cilalama çalışmalarıyla Uludağ'a hep zaman kaybettirmişlerdir.
Denilebilir ki ufuk, görünebilenle sınırlıdır. Adamların ufku ancak bu kadar bir genişliğe nüfuz edebilmiş! Ufkun ötesini görebilme bilgi ve becerisi yok diye hiç kimseyi eleştirecek değiliz. Yalnız, bekleriz ki herkes haddini, kafasının çapını, donanım ve çağdaş yeterliliklerini bilsin ve ona göre ortaya çıksın.
Sıradan insanların Uludağ'a hakimiyet kurması, adam yokluğundan değildi sosyal ve kültürel yapımızı yönlendirme becerisinden uzak siyasi yapılanmanın aczinden kaynakladığını söylemek sanırım yanlış olmaz.
Sonuçta olan kime oldu?
Olan, hayatından insafsızca çalınan Uludağ'a oldu!
Olan, Bursa'ya, Bursa'da yaşayanlara oldu!
Sonuçta kentin anayasası hazırlanıyorsa Uludağ göz ardı edilemez. Yükünü çeken Bursa ise Uludağ’ı kendi uhdelerinde görenler biraz kenara çekilsin.
Yada yapılacak çalışmalara katkı koysun.
Burada siyasi ikbal değil Bursa'nın ikbali önemli…
Meydan okumayla da sorunlar çözülmez!
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan Akyıldız
Meydan okumayla sorunlar çözülmez!.
Göç olgusunun da etkisiyle nüfusu her gen gün artan Bursa’nın büyümesi ve gelişmesi hatta yaşanabilir bir kent olabilmesi, geçici tedbirlerin alınması ile çözüm olmaktan çıkmıştır.
Başkan Mustafa Bozbey hem seçim sürecinde hem de devamında açıklamıştı.”Kentin mutlaka bir anayasası olmalı” sözleri hala hafızalarda yerini koruyor.Hazırlıklar yapılıyormuş,2025 yılı bekleniyor..
Tabi bu süreçte yapılacak çalışmalarda istikamet belirlenirken de çağdaş bir kalkınmışlık hedef olarak alınmalı.
Başkan Bozbey Bursa’ya dair atılacak adımlarda her halde Uludağ’ın göz ardı edilmesine fırsat vermez diye düşünenlerdenim. Her ne kadar Uludağ Alan Başkanlığı kurulmuş olsa da Kış turizminin merkez önemli merkezlerinden Uludağ’ı şehirden ayrı düşünemeyiz..
Bakın,
Bursa'nın incisi Uludağ yıllardır sağlıklı büyüyememenin sancıları içinde kıvranıp duruyor. Bırakın halihazırdaki statükonun muhafazasını, çok şeyini kaybetmiş durumdadır.
İddialı bir çıkış olacak ama 20-25 yıl öncesinin Uludağ'ı kent kültürünü paylaşma ve yaşamada daha ileri bir konumda idi. Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın deyimiyle “Davos olsun” dediği bir Uludağ bu ileri konumda ne yazık ki değil!
Peki ne oldu da Uludağ hem büyüyemedi ve hem de çok şeyini kaybetme noktasına geldi?
Öncelikle bu sorunun cevabını aramamız gerekir.
Bu sorunun cevabını ararken de ilk saplanıp kaldığım düşünce şudur:
Uludağ’da bazı işletmeciler kendi istek ve egoları doğrultusunda hareket etme kabiliyeti kazandı.Uludağ'ı sevimsizleştiren ve Bursa insanını siyasi zulüm mekanizmalarıyla mutsuz eden, kendinden olmayanı ‘ötekileştirerek’ birlik zeminimizi tahrip eden kötü niyetli politikacıları da yanlarına alarak, karar verme sürecine doğrudan ve endirekt yollardan etkili oldular. Dolayısıyla Uludağ'ın kimyasını bozdular.
Turizmin gözde mekanlarından Uludağ 90’lı yıllardan sonra her alanda kayıp yılları yaşadı..
Yetki tartışmalar ve bürokratik engellemeler nedeniyle “Uludağ” sahipsiz bırakıldı, kaderine terk edildi. Bu anlamda Bursa için hayati önem taşıyan ancak Bursalıların yeterince faydalanmadığı doğa cenneti, kendi yağıyla kavrulan bir pozisyonda yılların akışına direnmeye çalıştı.
Erciyes ya da Palandöken,hatta seyahat sırasında ziyaret ettiğim Ordu bile birkaç yüz metre teleferikle büyüyüp gelişirken Uludağ ne yazık ki bu atılımı gösteremedi.Sıcaklardan kavrulduğumuz bu günlerde bile Belediyenin BURFAŞ tesisleri bile saat 19.00 itibariyle kapısına kilit vuruyor.
Yani 90'lı yıllardan itibaren Uludağ'ı büyütmek ve kalkındırmak noktasında sorumluluk almış olan insanlar bu sorumluluklarını yerine getirememişlerdir.
Vizyon sahibi olamadıkları için, kalıcı politikalar üretmek yerine hep günübirlik cilalama çalışmalarıyla Uludağ'a hep zaman kaybettirmişlerdir.
Denilebilir ki ufuk, görünebilenle sınırlıdır. Adamların ufku ancak bu kadar bir genişliğe nüfuz edebilmiş! Ufkun ötesini görebilme bilgi ve becerisi yok diye hiç kimseyi eleştirecek değiliz. Yalnız, bekleriz ki herkes haddini, kafasının çapını, donanım ve çağdaş yeterliliklerini bilsin ve ona göre ortaya çıksın.
Sıradan insanların Uludağ'a hakimiyet kurması, adam yokluğundan değildi sosyal ve kültürel yapımızı yönlendirme becerisinden uzak siyasi yapılanmanın aczinden kaynakladığını söylemek sanırım yanlış olmaz.
Sonuçta olan kime oldu?
Olan, hayatından insafsızca çalınan Uludağ'a oldu!
Olan, Bursa'ya, Bursa'da yaşayanlara oldu!
Sonuçta kentin anayasası hazırlanıyorsa Uludağ göz ardı edilemez. Yükünü çeken Bursa ise Uludağ’ı kendi uhdelerinde görenler biraz kenara çekilsin.
Yada yapılacak çalışmalara katkı koysun.
Burada siyasi ikbal değil Bursa'nın ikbali önemli…
Meydan okumayla da sorunlar çözülmez!