Günümüz dünyasında, bireyler arasındaki fikir farklılıklarına tahammül etmek, sağlıklı bir toplumsal yaşamın temel taşlarından biri haline gelmiştir. Tahammül, yalnızca kendi düşüncelerimize yakın olan fikirleri değil, bizden tamamen farklı düşünen bireylerin görüşlerini de dinleme ve saygı gösterme yetisini kazanmaktır.
Bu saygı, farklı bakış açılarına kapı aralayarak, hem bireysel hem de toplumsal gelişimi teşvik eder. Fikir ayrılıklarına saygı göstermek, farklı görüşlerden fayda sağlamamıza ve bu görüşlerin bize yeni bakış açıları kazandırmasına imkân tanır.
Ancak, günümüzde tahammül sınırları giderek zorlanmakta ve tahammülsüzlük her alanda kendini göstermektedir. Geleneksel değerlerimiz, örf ve adetlerimiz göz ardı edilmekte, toplumsal yaşamın her alanını yüzeysel ve geçici ilişkiler ön plana çıkmaya başladı.
İçinde bulunduğumuz bu durum, toplumsal alanda ciddi bir erozyon yaratma çabası olarak da görülebilir. Özellikle medya aracılığıyla, nikâh ve evlilik gibi kavramlar değersizleştirilmekte, bazı insanlar dost hayatı yaşamayı normalleştiren açıklamalarda bulunabilmektedir.
Bakın, öyle bir hale geldik ki adam yada kadın fark etmiyor.Televizyon ekranlarında evlilik-nikah muhabbeti bile yapılırken biri çıkıp rahatlıkla yüzü kızarmadan "Biz evlenmeyi düşünmüyoruz.Aynı evi paylaşmamıza rağmen seviyeli bir birlikteliğimiz var" diyor.
Yani diyor ki, "Biz dost hayatı yaşıyoruz."
Yada diyor ki "Şimdilik evlenmiyoruz, filört ediyoruz"
Bu ifadeleri kenar mahallelerde oturan biri kullanacak olsa, kendisine doğrudan "FAHİŞE" damgası vurulur.
Tezat her yerde tezat...
Tezatın böylesine açık bir şekilde ortaya konduğu bir dönemde, geleneksel değerlere olan bağlılığın ve bu değerleri korumanın önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.
Oysa bizim değerlerimiz, bizi diğer toplumlardan ayıran en önemli özelliklerdir. Bu değerlerin korunması ve gelecek nesillere aktarılması, bizden önceki nesillerin gösterdiği gayret ve fedakârlıkların bir sonucudur. Bu yüzden, bu değerlere sahip çıkmak, onları kirletilmekten ve yok olmaktan korumak, bizler için bir zorunluluktur.
Unutmamalıyız ki, bu değerlere sahip çıkmak, yalnızca bizim değil, gelecekteki nesillerin de bu zengin mirastan faydalanmasını sağlayacaktır. Toplum olarak, tahammülü ve saygıyı merkezde tutarak, değerlerimizi koruma yolunda kararlı adımlar atmalıyız.
Sosyal medyayı geçtik,en azından şu TV’lere bir el atılmalı..Yoksa halimiz harap..
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan Akyıldız
Tahammül ama nereye kadar?
Günümüz dünyasında, bireyler arasındaki fikir farklılıklarına tahammül etmek, sağlıklı bir toplumsal yaşamın temel taşlarından biri haline gelmiştir. Tahammül, yalnızca kendi düşüncelerimize yakın olan fikirleri değil, bizden tamamen farklı düşünen bireylerin görüşlerini de dinleme ve saygı gösterme yetisini kazanmaktır.
Bu saygı, farklı bakış açılarına kapı aralayarak, hem bireysel hem de toplumsal gelişimi teşvik eder. Fikir ayrılıklarına saygı göstermek, farklı görüşlerden fayda sağlamamıza ve bu görüşlerin bize yeni bakış açıları kazandırmasına imkân tanır.
Ancak, günümüzde tahammül sınırları giderek zorlanmakta ve tahammülsüzlük her alanda kendini göstermektedir. Geleneksel değerlerimiz, örf ve adetlerimiz göz ardı edilmekte, toplumsal yaşamın her alanını yüzeysel ve geçici ilişkiler ön plana çıkmaya başladı.
İçinde bulunduğumuz bu durum, toplumsal alanda ciddi bir erozyon yaratma çabası olarak da görülebilir. Özellikle medya aracılığıyla, nikâh ve evlilik gibi kavramlar değersizleştirilmekte, bazı insanlar dost hayatı yaşamayı normalleştiren açıklamalarda bulunabilmektedir.
Bakın, öyle bir hale geldik ki adam yada kadın fark etmiyor.Televizyon ekranlarında evlilik-nikah muhabbeti bile yapılırken biri çıkıp rahatlıkla yüzü kızarmadan "Biz evlenmeyi düşünmüyoruz.Aynı evi paylaşmamıza rağmen seviyeli bir birlikteliğimiz var" diyor.
Yani diyor ki, "Biz dost hayatı yaşıyoruz."
Yada diyor ki "Şimdilik evlenmiyoruz, filört ediyoruz"
Bu ifadeleri kenar mahallelerde oturan biri kullanacak olsa, kendisine doğrudan "FAHİŞE" damgası vurulur.
Tezat her yerde tezat...
Tezatın böylesine açık bir şekilde ortaya konduğu bir dönemde, geleneksel değerlere olan bağlılığın ve bu değerleri korumanın önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.
Oysa bizim değerlerimiz, bizi diğer toplumlardan ayıran en önemli özelliklerdir. Bu değerlerin korunması ve gelecek nesillere aktarılması, bizden önceki nesillerin gösterdiği gayret ve fedakârlıkların bir sonucudur. Bu yüzden, bu değerlere sahip çıkmak, onları kirletilmekten ve yok olmaktan korumak, bizler için bir zorunluluktur.
Unutmamalıyız ki, bu değerlere sahip çıkmak, yalnızca bizim değil, gelecekteki nesillerin de bu zengin mirastan faydalanmasını sağlayacaktır. Toplum olarak, tahammülü ve saygıyı merkezde tutarak, değerlerimizi koruma yolunda kararlı adımlar atmalıyız.
Sosyal medyayı geçtik,en azından şu TV’lere bir el atılmalı..Yoksa halimiz harap..