Vatandaşı birinci derecede ilgilendiren sağlık sektöründe herkesin yaşanan sıkıntıları ortaya koyma ve sorgulama hakkı vardır.
Bunu yaparken, kurumu ve kurumu yöneten insanları “Zan” altında bırakacak üfürükçülerin, dolayısıyla sağlıkta sektöründe “mikser” görevi yapan “Deccalların” kim olduğunu da göz ardı etmeden değerlendirme yapılmalı.
Biz Gazeteciler bile siyaset yapmadan, tüm yaşananlara “insani açıdan” bakabilme becerisinin ortaya koyabilme kabiliyetini de gösterebilmeliyiz.
Bursa gibi bir şehirde vatandaşın memnuniyetiyle bir devlet hastanesi “cazibe merkezi” haline geliyorsa, kurumu yöneten insanların bunda ne kadar etkili olduğunu sanırım irdelemeye bile gerek yok.
“Üfürelim gitsin” türünden yaklaşım sadece kurumda çalışan insanların emeklerini gölgelemeden öteye gidemez.(Daha öncede olmuştu)
Çalışma azmini kırar.
Bunun da kimseye de faydası olmaz..
Bakın;
Vatandaşla yapılacak memnuniyet anketlerinde her zaman örnek gösterilen İlker Çelikcan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi ne hikmetse bazı “Deccalların” üfürmesiyle yine yeniden hedefe konulmuş.
Bu defa 3-5 komünist sendikacı değil,ortaya atılan iddiaya göre “Hastanede görev yapan bazı tıbbi sekreterlere başhekim Zübeyde Kurtoğlu ve hastane koordinatörü Tülin Çetinkaya tarafından baskı yapılıyormuş. Hastane disiplinli yönetiliyormuş.Bazı hanım ağalar incinmiş.”
Başhekimin kullanıp kullanmadığı bile doğrudan teyit edilmeyen bir ifade güya mail aracılığı ile Lale Akasoy'a ulaştırılmış oda okuyucularıyla paylaşmış.
Hemen buradan sormak isterim;
Bu karalamanın bir parçası haline gelenler kime hizmet ediyor?
Bu yazıların vatandaşa hizmet etmediği kesin.
Şayet vatandaşa hizmet etmiş olsaydı,hastaneye giden vatandaşların memnuniyeti dikkate alırdı. Bizzat gider o hastanede tedavi gören insanlarla görüşür bilgi alınırdı.
Hastanelerde yan gelip yatan, it azarlar gibi vatandaşı azarlayan o çapsızların iddialarını kaleme alırken sorulur-soruşturulurdu.
“İktidarı nasıl törpülerim” anlayışı olsa gerek, geçmişte de benzer gelişmeler yaşandı. Bursa sağlık sektörü Lale Akasoy gibileri üzerinden, zaman zaman hedef alındı.Bursa sağlığını 10 yıl sorunsuz yöneten,17 İlçe başta olmak üzere tüm hastanelerin yenilenmesine öncülük eden Dr.Özcan Akan'ın bile o dönem çalışma azmi kırılarak istifasının önü açıldı.Akan şimdi ülkenin en büyük özel Hastane gruplarından birinin üst yönetiminde görev yapıyor.
Benzer durum Muradiye Onkoloji hastanesinde yaşanmıştı.Yıllarca sorunsuz olarak hastaneyi yöneten Dr.Halil Karahan istifa etti. Onunda yaptığı çalışmalar özverili gayretleri gölgelenmek istenmiş,iftiralara maruz kalmıştı.
Her iki istifanın ardından ne sağlık Müdürlüğünde ne Onkoloji de istikrar sağlandı.
Bu durumu Lale Akasoy bile önceki yazılarında “Gelen gideni aratıyor” ifadeleriyle yazılarında bizzat itiraf etti.
Sanki birileri İlker Çelikcan Fizik Tedavi ve rehabilitasyon hastanesinde benzer bir durum için harekete geçmiş.sanki Birileri Bursa sağlık sektörünü dolayısıyla hastaneleri yeniden şekillendirmek istiyor.
Ortaya çıkan tabloya göre,birileri “Ver coşkuyu” diyor birileri de gereğini yapıyor.
Geçin bunları..
Bizde her gün onlarca yazarı meçhul şikayetlere muhatap oluyoruz. O hastanede kendine bir masa edinmek için, zamanında siyasilerin önünde kan-ter içinde yalvar yakar olan o çapsızlar önce aynaya baksın.
Kısıtlı imkanlara rağmen hastanenin başhekimi ,doktorları hemşireleri mücadele verirken,elbette tıbbi sekreter olarak görev yapan “Hanım ağalar” yan gelip yatamaz. Doktorların bile haberi yokken sırada bekleyen o gariban insanlara insanca davranmak zorundalar.
Yatalak gelip ayağa kalkan insanların, kara çalmak için mücadele verdiğiniz o yöneticilere sarılarak nasıl ağlamaklı olduğunu gördü bu gözler.
Sıra bekleyen o insanlara terör estirmek,onların avukatlığına soyunmak kimin ne haddine.
Bu girişimler iktidara suikast olarak da değerlendirilir.
İnsanların burnundan soluduğu bir dönemde, işlerin aksamadan devam ettiği bir hastaneyi deccallığa soyunarak karalamak hastane ile birlikte iktidara zarar verir..
Kimin ne beklentisi var bilmiyorum.
Ama bu karalama kampanyası aynı zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da zarar verir.
Bu memlekette açıklık ya da şeffaflıktan yana olanların her zaman her zeminde sorgulama hakkı vardır.(Yanlarında olurum. Destekler alkışlarım)
Bir şartla; “kimseye pis elbise giydirmeden.”
Not:Bu konu ile ilgili hastane yönetminden henüz görüş almadım.Ama en kısa zaman da görüşüp okuyucularımızla paylaşacağım)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan Akyıldız
Yazarı meçhul mektuplar Ve Sağlıktaki deccallar!
Vatandaşı birinci derecede ilgilendiren sağlık sektöründe herkesin yaşanan sıkıntıları ortaya koyma ve sorgulama hakkı vardır.
Bunu yaparken, kurumu ve kurumu yöneten insanları “Zan” altında bırakacak üfürükçülerin, dolayısıyla sağlıkta sektöründe “mikser” görevi yapan “Deccalların” kim olduğunu da göz ardı etmeden değerlendirme yapılmalı.
Biz Gazeteciler bile siyaset yapmadan, tüm yaşananlara “insani açıdan” bakabilme becerisinin ortaya koyabilme kabiliyetini de gösterebilmeliyiz.
Bursa gibi bir şehirde vatandaşın memnuniyetiyle bir devlet hastanesi “cazibe merkezi” haline geliyorsa, kurumu yöneten insanların bunda ne kadar etkili olduğunu sanırım irdelemeye bile gerek yok.
“Üfürelim gitsin” türünden yaklaşım sadece kurumda çalışan insanların emeklerini gölgelemeden öteye gidemez.(Daha öncede olmuştu)
Çalışma azmini kırar.
Bunun da kimseye de faydası olmaz..
Bakın;
Vatandaşla yapılacak memnuniyet anketlerinde her zaman örnek gösterilen İlker Çelikcan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi ne hikmetse bazı “Deccalların” üfürmesiyle yine yeniden hedefe konulmuş.
Bu defa 3-5 komünist sendikacı değil,ortaya atılan iddiaya göre “Hastanede görev yapan bazı tıbbi sekreterlere başhekim Zübeyde Kurtoğlu ve hastane koordinatörü Tülin Çetinkaya tarafından baskı yapılıyormuş. Hastane disiplinli yönetiliyormuş.Bazı hanım ağalar incinmiş.”
Başhekimin kullanıp kullanmadığı bile doğrudan teyit edilmeyen bir ifade güya mail aracılığı ile Lale Akasoy'a ulaştırılmış oda okuyucularıyla paylaşmış.
Hemen buradan sormak isterim;
Bu karalamanın bir parçası haline gelenler kime hizmet ediyor?
Bu yazıların vatandaşa hizmet etmediği kesin.
Şayet vatandaşa hizmet etmiş olsaydı,hastaneye giden vatandaşların memnuniyeti dikkate alırdı. Bizzat gider o hastanede tedavi gören insanlarla görüşür bilgi alınırdı.
Hastanelerde yan gelip yatan, it azarlar gibi vatandaşı azarlayan o çapsızların iddialarını kaleme alırken sorulur-soruşturulurdu.
“İktidarı nasıl törpülerim” anlayışı olsa gerek, geçmişte de benzer gelişmeler yaşandı. Bursa sağlık sektörü Lale Akasoy gibileri üzerinden, zaman zaman hedef alındı.Bursa sağlığını 10 yıl sorunsuz yöneten,17 İlçe başta olmak üzere tüm hastanelerin yenilenmesine öncülük eden Dr.Özcan Akan'ın bile o dönem çalışma azmi kırılarak istifasının önü açıldı.Akan şimdi ülkenin en büyük özel Hastane gruplarından birinin üst yönetiminde görev yapıyor.
Benzer durum Muradiye Onkoloji hastanesinde yaşanmıştı.Yıllarca sorunsuz olarak hastaneyi yöneten Dr.Halil Karahan istifa etti. Onunda yaptığı çalışmalar özverili gayretleri gölgelenmek istenmiş,iftiralara maruz kalmıştı.
Her iki istifanın ardından ne sağlık Müdürlüğünde ne Onkoloji de istikrar sağlandı.
Bu durumu Lale Akasoy bile önceki yazılarında “Gelen gideni aratıyor” ifadeleriyle yazılarında bizzat itiraf etti.
Sanki birileri İlker Çelikcan Fizik Tedavi ve rehabilitasyon hastanesinde benzer bir durum için harekete geçmiş.sanki Birileri Bursa sağlık sektörünü dolayısıyla hastaneleri yeniden şekillendirmek istiyor.
Ortaya çıkan tabloya göre,birileri “Ver coşkuyu” diyor birileri de gereğini yapıyor.
Geçin bunları..
Bizde her gün onlarca yazarı meçhul şikayetlere muhatap oluyoruz. O hastanede kendine bir masa edinmek için, zamanında siyasilerin önünde kan-ter içinde yalvar yakar olan o çapsızlar önce aynaya baksın.
Kısıtlı imkanlara rağmen hastanenin başhekimi ,doktorları hemşireleri mücadele verirken,elbette tıbbi sekreter olarak görev yapan “Hanım ağalar” yan gelip yatamaz. Doktorların bile haberi yokken sırada bekleyen o gariban insanlara insanca davranmak zorundalar.
Yatalak gelip ayağa kalkan insanların, kara çalmak için mücadele verdiğiniz o yöneticilere sarılarak nasıl ağlamaklı olduğunu gördü bu gözler.
Sıra bekleyen o insanlara terör estirmek,onların avukatlığına soyunmak kimin ne haddine.
Bu girişimler iktidara suikast olarak da değerlendirilir.
İnsanların burnundan soluduğu bir dönemde, işlerin aksamadan devam ettiği bir hastaneyi deccallığa soyunarak karalamak hastane ile birlikte iktidara zarar verir..
Kimin ne beklentisi var bilmiyorum.
Ama bu karalama kampanyası aynı zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da zarar verir.
Bu memlekette açıklık ya da şeffaflıktan yana olanların her zaman her zeminde sorgulama hakkı vardır.(Yanlarında olurum. Destekler alkışlarım)
Bir şartla; “kimseye pis elbise giydirmeden.”
Not:Bu konu ile ilgili hastane yönetminden henüz görüş almadım.Ama en kısa zaman da görüşüp okuyucularımızla paylaşacağım)